Mübarek Ramazan ayının maneviyatı inananlar için apayrıdır. Çocukluğumdan beri Ramazan’ı aynı duygularla karşılarım. Manevi huzur ve kalabalık sofralarda buluşmanın verdiği mutluluk…

Uykulu gözlerle sahurda iki lokma yemek, normalde birkaç saat açlığa zor dayanırken, 12-13 saat sonra ‘Ne acıktım ne de susadım’ diyerek orucumu açmak, iftar sonrası bol sohbetli çay yudumlamak…  

Aslında Ramazan’ın bize kattığı ne çok güzellik var…

Bu ayda, yardımlaşma ve dayanışma iklimi her yanı sarar. İhtiyaç sahipleri ayni-nakdi yardımlarla daha rahat nefes alır ancak tabii burada aslolan ‘Sağ elin verdiğini sol el görmeyecek’ anlayışıdır -ki bunu yavaş yavaş kaybediyor olmak gerçekten üzücü.

Yardımların gizli şekilde yapıldığı eski Ramazanlar’ın aksine son yıllarda ihtiyaç sahiplerinin kapılarında çekilen fotoğrafların sosyal platformlarda paylaşılarak şova çevrilmesi tepkileri de beraberinde getiriyor.

Reklam yapar gibi insanları rencide eden yardımları için Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK), geçtiğimiz günlerde bir açıklama yayınladı ve ‘Bunlar yardım değildir.” çıkışında bulundu.

Kimseyi incitmeden yapılması gereken yardımların göz sokulmasını eleştiren TESK’e sonuna kadar hak veriyorum.

Paylaşmanın ve dayanışmanın yoğun olarak hissedildiği Ramazan ayında yardımların adeta göze sokulması, bu hayırların amacının sorgulanmasına yol açıyor.

Bir de Ramazan kolisi şeklinde yapılan yardımlarının şekli artık değişmeli ya da sadece market çeki mantığı ile hareket edilmeli. Dar gelirli hanede belki bebek ya da küçük çocuk var; aile onların mama-bez ihtiyacını karşılamakta zorlanıyor olabilir. En güzeli ya yardım yapılacak haneden utana sıkıla da olsa ihtiyaç listesi almak ya da nakdi yardım sağlamak…

Sosyal medyada hızla yayılan bir videoya denk geldim, röportajda vatandaşlara, ‘Oruç tutuyor musunuz?’ diye soruluyor.

Mikrofon uzatılanların çoğu tutmadığını ifade ediyor. Buraya kadar her şey normal. Yetişkin insanlar sonuçta kendi kararlarını kendileri verecek ancak röportaj sırasında ‘Buna saygı duyulması’ vurgusu yapılması dikkatimi çekti.

Ramazan ayında oruç tutmayanlara karşı sanki olumsuz bir tavır olduğunu ima ettiler. ‘Biz tutanlara saygılıyız, onlar da saygı göstermeli.’ diyenler oldu.

Doğru, katılıyorum. Ancak tutmayanlar da tutanlara karşı aynı hassasiyeti göstermeli. Eskiden sanki Ramazan aylarında daha hassas davranılırdı, yoksa ne yenen yemek ne içilen su oruç tutanı etkiler. Karşısındakinin ona ‘saygı’ göstermesi ruhuna iyi gelir. O yüzden ‘yargılamadan’ karşılıklı saygıyı elden bırakmayalım…

Manevi duyguların yüceldiği bu güzel ayda, hoşgörü yoldaşımız olsun… Hayırlı Ramazanlar…