Gün geçtikçe yeni dünya düzeninin ve buna binaen toplumların varacağı yer netleşiyor.
Yeni kutuplar ve bu kutupların lokomotif öncüleri konumlarını ortaya koyar iken arkadan sürükledikleri toplumlarda, iki arada bir derede kalmalarına rağmen onlarda konumlarını seçmeye başladılar.
Değişim çok hızlı gerçekleşiyor.
Haftalardır bu konu üzerinde kendi ufkumu ortaya koymaya çalışıyorum.
Yaşanılanlar üzerinden okuma yapıp, aynı zamanda bu okumamı sizlerinde yapacağı okuma için bir istişare olsun diye önünüze koyuyorum.
Amacım düşündüklerimi dikte etmek değil, sizleri de okuma yapmaya teşvik etmek.
Rabbimizde öyle istemiyor mu? Oku diyerek.
Bu okumayı yaparken, Rabbimizin sözlerini, fıtratımın sesini ve bu sözlerin ışığı altında iblis ve insan gerçeğini ortaya koymaya çalışıyorum.
Ve bu bütünlük içersinde hareket ediyorum.
Bu yazımda ise bunu somutlaştırarak, yeni dünya düzeninin aktörlerini ve temsiliyetlerini ortaya koymaya çalışacağım.
Ortaya koyacağım bu kutuplar ilk kez ortaya çıkmış inançlar da değiller.
Tarihin her döneminde ki mücadelelerde bu kutupların varlığı mevcuttu zaten.
Bu sadece gelinen noktayı ifade etmek içindir.
Artık saflar netleşiyor, bizler bu yapıları ve arkasından sürüklenenleri tanımamız gerekiyor ki, geleceğin inşaasında iyilik adına yapacağımız bir şeyler var ise yolumuz açık olsun.
Peki kim bu yeni düzenin öncüleri?
Seküler-küreselciler, pagan-putperestler ve Rabblerini vekil tayin edenler-vicdan sahipleri.
İşte şu an insanlık önünde bu üç kutup duruyor ve gün geçtikçe kendilerini somut olarak ifade ediyorlar.
Bunu neden böyle sınıflandırdım ve delillerim nelerdir bunları ortaya koyacağım.
Eksik olabilir, hatalı olabilir ama hedefim sadece ve sadece bizleri düşünmeye sevketmektir.
Her şeyden önce bu kutuplaşmalar artık eskisi gibi devletler bazında olmuyor ve olmayacak.
Çünkü hiçbir devlet şu anda temsiliyet açısından tek bir düşünceye sahip değil ve her devletin içerisinde yukarda ifade etmiş olduğum mihvalde düşünce ve yaşam farklılıkları oluşmuş, kümeleşmeler ve bundan kaynaklı çatışmalar bu duruşlar arasında ortaya çıkmaktadır.
Dikkatlice bakın her ülkede bu çatışmayı net olarak göreceksiniz.
İkinci olarak, ulaşım ve iletişimdeki gelinen hızlı değişim ve gelişim artık dünyayı etkileşim anlamında tek bir devlet haline bürümüştür.
İnsanlık, düşünce ve inanç etrafında toparlanmakta toprağın kutsiyetini fiili olarak yok saymaktadır.
Hatta bu sınırlar bu kutuplaşmanın etkisi ile yakın zamanda köklü olmayan değişimede uğruyacaktır.
İfadeler ne kadar da ulus milliyet emperyal ekseninde dönsede, pratik olarak kümeleşmeler inançlar etrafında gerçekleşecektir.
Bu tesbitlerle beraber artık bu üç kutbu daha somut bir şekilde ortaya koyalım.
Bunlardan ilki Seküler- Küreselciler.
Onlar için yaratıcının varlığı hiç önemli değildir, vardır veya yoktur, bunun önemi yoktur.
Önemli olan insan hayatında ki pratik yansımasıdır.
Yaratıcının kendi hayatlarına müdahalesini asla kabul etmezler ve tüm pratikleride bu yöndedir.
Kendilerini tanrı yerine koyarken onun tüm hakimiyetini reddederek icraatlerini yaparlar.
Yeryüzünde bu anlamda ulus devlet olarak Çin gibi Rusya gibi devletler bunu açıktan yasa olarak ortaya koyarken bir çok ülkede sermaye sahibi küreselcilerin meziyeti ile bunu laiklik maskesi altında kendi toplumlarına dikta etmişlerdir.
Tanrı devletin işine ve böylelikle toplumun işleyişine karışamaz diyerek.
Bir çok batılı dediğimiz ülkede özellikle Avrupa bu şemsiyenin altındadır fakat geçmişindeki Pagan inanç yapıları tüm coğrafyalarda çatışmayı doğurmaktadır.
Rusya ise ikilem içerisindedir, Romanov hanedanlığının davranış biçimi olan Pagan kültür hala ağırlığını hissettirmektedir.
Ve, şu anki pagan otorite Amerika, hem Avrupa’yı hem de Rusya’yı tercihe zorlamaktadır.
Herkes Rusyayı kutup olarak ortaya koyarken, Aslında Çin şu an küreselcilerin kontrolünde varlığını sürdüren en büyük seküler-küresel güçtür.
İngiltere ve Avrupa’daki sermaye sahibi küresel güçler tümüyle Çin’e çökmüş durumdadır.
Hatta Amerikanın önemli sermaye guruplarından bir kısmıda göçlerini bu coğrafyaya gerçekleştirmişlerdir.
Ne gariptir ki Çin kominizim ile başladıkları tarih yürüyüşüne kapitalizmin zirvesine oturarak bitirecek ve kanımca bu kutbun lideri olarak tarih sahnesinde yerini alacaktır.
Oturduğu bu koltuktan ve elindeki sermaye ve üretim gücü ile şu an yeryüzünün heryerine çomak sokarak satın almalar ve gizliden iktidar oluşumlarını sağlamaktadır.
Ne adına? Tabiki tanrısızlık adına.
İkinci olarak Pagan-Putperestler.
Bunlar yeryüzündeki hakimiyetlerini görüntüde yaratıcı adına kullanan ama kendi ihtiraslarını hayata hakim kılan putperest kitlelerdir.
Gücü devşirirken yaratıcıya ortak olarak bunu yaparlar.
O vardır, ama onun temsilcisi ve uygulayıcısı olarak bizler de varız derler.
Onun adına hükmü bizler veririz derler.
Şu anki gelinen noktada açık seçik Trump ile beraber baskın bir şekilde bu kutbun temsilcisi olarak Amerikayı ortaya koyabiliriz.
Tarihin derinliklerinden gelen pagan kültürünü uzun bir aradan sonra iktidara ikinci kez yine Trump ile beraber çıkarmışlardır.
Fakat Amerika Çin gibi bir bütün değildir ve sekülerler hala orada çok etkin bir güçtür.
Buna rağmen Trump yeryüzündeki bölüşümün gerçekleşmesi için var gücüyle çalışmaktadır.
Trump tanrı adına ben varım diyerek yola çıkmıştır.
Arkasından bir çok dini vasfı olan fakat özünde pagan-putperest olan ülkeleri peşine takmış durumdadır.
Bunların bir kısmı hemen teslimiyet göstererek bu yola girmişken bir kısmıda hala tercihini yapamamıştır.
Bu tercihsizlik onları sıkıntılı bir sürece sokmuştur.
İlk teslimiyeti Suudi Arabistan yaparak tarihindeki putperestliğin gerekliliğini yerine getirmiştir.
Ortadoğu’daki bir çok önemli ülkede yakında bu safa katılacak ve buda olmazki diyeceğimiz günler yakındır.
Tarihi serüvenlerine baktığınız da bu ülkelerin bir çoğu putperestlik kültürlerini tevhid inancı şemsiyesi altında gizleyerek günümüze kadar getirmişlerdir.
Ama attık kendi iç yüzlerini sergilemek zorundadırlar ve bunuda yapacaklardır.
Ve pagan-putperest kültürün temsilcisi olan Amerika Ortadoğu’daki bu ülkeleri ve özellikle toplumlarını yanında saf tutmak için tercihe zorlarken Rusya’yı ve Avrupayı’da aynı şekilde tercihe zorlamaktadır.
Seküler-küreselcilerin çok güçlü olduğu Avrupa’da Roma pagan kültürünün etkisi kendisini yavaş yavaş tüm Coğrafya da göstermektedir.
Rusya ise burada Amerika tarafından tercihe zorlanırken onlarda Çin gibi seküler komünizmden diğer bir kutup olan pagan kültüre mi evrilecekler yoksa Çin ile beraber mi hareket edecekler, bunu da yakın zamanda göreceğiz.
Her iki gurupta yakında tercihlerini yapacaklardır ama ne tarafa evrilcek bunu zaman gösterecektir fakat bu süreç kanlı olacaktır.
Üçüncü olarak Rabbini vekil olarak tayin edenler ve vicdan sahibi insanlar.
Bu ise Gazze savaşı ile başlayan bir avuç vicdan ve yürek sahibi gencin başlatmış olduğu, sadece ve sadece Rabblerinin sözünü dinleyen, onun tayin etmiş olduğu yolda yürüyen, fıtratı Rabb ile buluşturarak barışı ve selamı yeryüzüne hakim kılan bir yapıdır.
Ve hızla çoğalmaktadırlar.
Bu yapı yeryüzünün heryerinde insanlığı tercihe zorlamakta, iblise teslim olmuş ve yukarda bahsettiğim iblis kaynaklı bu kutuplar arasında sıkışmış, huzursuz olan kitleleri etkilemiş olup onlarıda üçüncü bir tercihi yapmaya teşvik etmektedir.
Aynı zamanda tevhid inançlı toplumlarıda düşünmeye şevketmiş olup onlarıda tercihe zorlamaktadır.
Seküler sistem ile beraber mi yaşayacaklar yoksa putperest kültür ve sistem altında mı yaşamlarını sürdürecekler.
Mutlaka karar verilecektir.
Sadece bu kutup devlet kaynaklı değildir ama bir takım çabalar vardır, başarılı olur mu onuda çok yakında göreceğiz.
Diğer düşünceler sırtlarını devlet yapılarına yaslamış iken bu yürekli insanlar yeryüzünün her yerinde dağınık bir şekilde vardırlar.
Ama varlar, azınlıktalar ama varlar, kişilik sahibi, vicdan sahibi, yürek sahibi olarak varlar.
Var olmayada devam edecekler.
Bu başlıkla ilgili inşallah önümüzdeki yazımızda detaylı olarak konuyu irdeliycem, biliyorum ki kullanacağım ifadeler sıkıntılar doğurabilir ama deneyeceğim.
T.K. @kul6303839