EMEKLİ BULUP EVLENME DEVRİ BİTTİ

Eskiden mahallemizde, köylerimizde yaşlı veya orta yaşlı insanlar eşleri öldüklerinde ‘Bir emekli bulup evleneceğim.’ derdi. Emeklilik o kadar kıymetliydi ancak bugün gelinen süreçte cazibe merkezi olmaktan çıktı. Emekliye verilen imkanlar, maaşlar, insanları eski alışkanlıklarından geri çevirdi. Emekliyle evlenmek artık bir ideal olmaktan kabul görmez bir hale geldi. Şeyh Edebali, Osman Gazi Han'a nasihat ederken; ‘Ananı, atanı say. Bereket büyüklerle beraberdir.’ der. Eskiden büyükler derdi ki; ‘Bir memlekete gittiğiniz zaman iki tane şeye dikkat edin. O memleketin mezarlıklarına gidin, ölüye saygı olan yerde diriye hürmet olur. Bir de o memleketin yaşlılarına iyi bakın, mutluluk varsa memleket yaşanılabilir bir memlekettir.’ Emeklilerimiz huzursuz ve mutsuz. Niye? Maaşlar çok düşük.

Düzce Belediyesi işçilerine geçen dönem yüzde 70 oranında zam vermişti. Şimdi de yüzde 30 veriyor. Sendikayla anlaşmazlıklar var. Orada da bir bilinmezlik var. Bu sabah sanayide maliye aracı dolaşıyordu. Bu yıkılması, terk edilmesi söz konusu olan eski sanayide niye dolaşıyordu onu bilmiyoruz fakat esnaf da burada evhamlandı. Boş kağıtlara kaşe vuruluyor, bir şeyler oluyor. Bu arada ruhsatlarla ilgili bir problem var. Ama şuna inanıyorum. Sağduyuyla sanayide insanlar daha güzel bir yerde, daha ekonomik yerlerde olur. ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ mantığıyla neticeler alınır.

İRADESİ HEPSİNE BEDEL Mİ?

BU YORUM SINIRSIZ DESTEK Mİ?

BAŞKAN KİM OLUR?

DUYDUN MU SELÇUK FATİH ABİNİ?

Bizim basından, Düzce Belediyesi’nde danışmanlık görevi olan Fatih Maradit bir yazı yazmış. Yine basından olan Selçuk Akyol’un yazmış olduğu bir haberi eleştirmiş. Aslında isim vermemiş ama demiş ki; ‘Soracaksın soruşturacaksın habercilikte. Ondan sonra yazacaksın.’ Basın meslek ilkeleri noktasında doğru bir hareket ama Selçuk Akyol'un yazmış olduğu, belediyenin şirkete aldığı yerle alakalı haberine

Faruk Bey'in de bir yorumu vardı. Faruk Bey geçtiğimiz zaman diliminde BELKA vergi yüzsüzlerine yazıldığında yorum yapmadı. BELTUR’la ilgili “Otel kapandı” diye haberler yapıldığında da yapmamıştı. Buradan da şu sonuç çıktı. BELTAŞ'ın genel müdürü ile ilgili bir haber yapıldığında Faruk Bey tepki verdi. Kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Bu sahiplenilen söylem artık Düzce'ye ağır bir yük gelmeye başladı. Ben demiyorum ama ‘Çok ağır geldi.’ diyenler var. Faturası çok ağır oldu yani her şeyin bir maddi faturası olmaz, manevi faturaları da olur. Vatandaş veya siyasetçi diyor, Faruk Bey’in sağlık durumları el vermezse belediye başkanvekilliğine kim atanır? Tabii Allah şifa versin, uzun ömür versin. “Burak Coşkun olsun” diyen var, “Ali Dilber olsun” diyen var. Belediye meclis üyelerinden İshak Şengüloğlu diyen var. Dursun Ay bu memlekette belediye başkanlığı yaptıysa, bütün belediye meclis üyeleri Mine Met dahil olmak üzere belediye başkanlığı yapabilir. Bu kadar dertlenmeye gerek yok. Seçilmemiş, atanmamış, yetkili ama bir o kadar hükmeden ve belediyenin emlak servisinden, fen işlerinden, şirketlerinden, belediyeyi gölge belediye başkanı gibi kontrol eden ve Selçuk arkadaşımızın yapmış olduğu habere de sınırsız, sorumsuz, dertsiz, tasasız ve hiçbir boşluk bırakmadan sahiplenen bir Üzeyir Yiğit’imiz var. Kimse yorulmasın gül gibi yönetiliyor belediye. Netice itibariyle bu son sahiplenme veya yorumlama burada böyle bir sonuç doğurdu. Bildiğim bir gerçek var. Sular bulanmadan dereler durulmazmış.

BELTAŞ, dükkanlar, Küçük Sanayi Sitesi dediğiniz zaman şöyle de bir doğru var. Bizim sektörümüzden bir arkadaşımız Analiz TV’den. Muhammed Doğankaya çöpün başına geçti, çok güzel işler oluyor. Muhammed orada ne kadar ayıklanacak iş varsa ayıklar. Gerekli altyapıyı da kurdu, ayrıştırma tesisini de kuruyorlar, bunlar güzel becerir. Üzeyir Yiğit de tabii ne kadar güzel işleri takip ediyor. BELTAŞ tarihinin en başarılı dönemine girdi. BELTAŞ şu anda karlılıkta zirvelere çıktı Üzeyir Yiğit sayesinde. O kadar çok kazanıyor ki.

FİLMCİLİK, REKLAMCILIK DERKEN BELTAŞ’IN MÜTEAHHİTİ DE OLDU

Analiz Televizyonu var; bu billboard ihaleleri var ya ilanlarınız olursa oraya gidin. O firma bütün billboardların ihalelerini yapıyor, ilanlarını koyuyor. Minare hesabı bir usulü vardır tabii. BELTAŞ’ın yaptığı dükkanlara gelelim. Bu arkadaşımız film sektöründen gelmiş, basın sektörüne girdi. Allah selamet versin. Billboardları da takip ediyor, ilanlarını alıyor. İhtiyacı olan gitsin diye söylüyorum. Bu arada bu arkadaşımız BELTAŞ’taki dükkanların müteahhitliğini de yapmış. Kapı, pencere, çerçeve ne lazımsa bu konuda da mahir, ne güzel insanlar var.

Bekri Mustafa hikayesi geldi aklıma her zaman olduğu gibi, çok seviyorum bu hikayeyi. Bekri Mustafa biliyorsunuz Bektaşi erenlerinden. Namaz yok, oruç yok, abdest yok. Fakat ekmek yiyecek hali kalmamış Bekri Mustafa'nın. Bekri Mustafa bir sünni dergahına sığınmış. Onlar da Müslümanlar; ‘Allah’ diyene, ‘İman’ diyene, ‘Kur'an’ diyene çabuk inanırlar. Sosyalistlerin dediği gibi ‘Din afyondur ama amacına kullanıldığı zaman din insanları mutlu eder. Kullanmazsanız afyon gibi uyuşturur.’. Bekri Mustafa bir gün oradan derviş kıyafetleriyle beraber bir köye gelmiş. Köyün imamı ölmüş cemaat ‘Seni mi gönderdiler? Defnedecek adam yok.’ demiş. Bekri Mustafa bakmış iş kalmış başa. Demiş ‘Beni gönderdiler.’. Köyde vefat eden olmuş, cenazeyi yatırmış musallaya. Tabii Bekri Mustafa bilmiyor ama durumu idare ediyor. Gömdükten sonra salkım verilir ya ölüye. Kulağına eğilmiş demiş ki; ‘Arkadaş hakkını helal et, ben bu usulleri yerine getirdim mi bilmiyorum ama hayat bu. Vallahi benden öbür tarafa selam söyle. Bu dünyayı soran olursa ‘Bekri Mustafa imam oldu.’ dersin. Onlar anlarlar dünyanın halini.

PROGRAMIN TAMAMI İÇİN TIKLAYIN;