Düzce'de 1960'tan bugüne yatırım yapan ve iştiraki olan, o günlerde Pekintaş, bugünlerde ise Aluform Pekintaş olarak hizmet veren bir işletmeye gittik. İşletme sahibi Özhan Bey ve oradaki yetkili arkadaşlarımız, bize fabrikadaki çalışmaları ve yatırımları gösterdiler, fabrikadaki iş konusunu gösterdiler. Bizim gerek kamuoyunda, gerek haber programında ve haberlerde değerlendirdiğimiz, oradan 20-25 kişiye yakın ayrılan işçilerin anlattıklarıyla oradaki yaşananlar noktasında buyurun ‘bir bağ kurun’ dediler. Gittiğimiz saatte orada bir mescide girdik, mescitte insanlar normal ibadetini yapıyordu. Yani orada insanlar bir nizam, intizam ve iş disiplininde çalışıyorlar, yani gördüğümüz bu. Ama başka bir gördüğümüz de var. Yani şuan da deprem bölgesine konteyner yapan Düzce İl Özel İdaresi, başta Sayın Vali’miz olmak üzere fevkaladenin fevkinde, bu memlekette böyle bir çalışma yapılıyor ve bunun hammaddesi, ana kademede kullanılan paneller burada üretiliyor. Bunun herkese yansımaları var. Nakliye sektörüne var, bu firmaya ve herkese var. Burada tartışma konusu şu; örneğin, burada bunun malzemeleri belirli firmalardan alınıyormuş, iç tesisatlar malzemeleri…
Ya arkadaş varsa bildiğiniz bir şey devletin valisi orada, bir eksik bir şey varsa. Bunun haricinde bu muhteşem ve samimi çalışmaya kimse gölge düşürmeye çalışmasın. Burada Özhan Beyle orayı gezdiğimizde, oraya baktığımızda güneş enerjisinden elektrik üretimi üzerine, Alman ortaklığıyla yapılan bir çalışmayı gördük. Tabii teknolojiyi ne kadar bileceğiz, ama çok ciddi bir şekilde burada, Özhan Bey ve çalışanları, oradaki Derya Hanım'ı, Ulaş Bey'i bu hizmete ve yatırıma destek olan, hayata geçiren Düzceli işçilerimizi tebrik ediyorum, Allah utandırmasın.
Bir şey daha vardı burada. Bakınız: Bazı yatırımlar silah gibidir. Stratejik olarak, Devletin uluslararası çıkarlarında, uluslararası stratejilerinde önem arz eder. Bugün, yaklaşık 1 milyar dolar değerinde, güneş enerjisinden elektrik üreten panellerin hücrelerinin ve sisteminin yatırımından bahsetti Özhan Bey. Bir Düzceli ve Düzce'nin insanı olarak , çok heyecanlandım. Düzce'de ,Türkiye'nin bu yüzyılın ve gelecek yüyılının enerjisine ve stratejik yatırımına elbirliği ve gönül birliğiyle, ne yapmamız lazım? Sahip çıkmamız lazım. 
Belediyeler maaşlarını; 13'ünde,14'ünde,15'inde veya 5'inde ödüyor. İşçiler ve memurun maaşını ödeme noktasında bir farklılık var. Memurlar maaşlarını peşin alıyor, işçiler ise çalıştıktan sonra alıyor. Ama bu maaşlarını alamayanlar var. Yani peşinde alamayanlar var, çalıştıktan sonrada alamayan işçiler var. Akçakoca Belediyesi'nden bahsediyorum, artık biliyorsunuz; enine boyuna, böyle söylemeye gerek yok. Geçtiğimiz günlerde, Sayıştay'dan müfettiş geldi oraya. Memurun maaşları ödenmeden, başka yatırımlar veya başka bir yerlere para harcanmış. Yani, memurun maaşının vaktinde ödenmemesi yasal suç ve ödememişler.
Bugünlerde, devam eden bir soruşturma var orada. Hani bize de bir saldırı olmuştu, bir cinayet mi? İntıhar mı? diye bir olay olmuştu. İşte başkanın şoförüyle beraber, soförünün silahıyla vurulan bir isim vardı. Akçakoca Belediyesi'nin, otobüs işletmesinin şefiydi Serdar Turgut isimli bir arkadaş. Allah rahmet eylesin, bugün demek ki bizden rahmet istedi bilemiyorum. Şimdi, hani intihar mı etti? Yoksa cinayet mi oldu? Diye bir gündem oluşmuştu ya. 2 yıl boyunca, 3 yıl boyunca belediyenin şehir içi otobüslerinin biletlerinin satıldığı; noktalar, alanlar ve yerler var, marketler var. Burası sistemden diyelim ki: Adam 10 bin liralık bilet alıyor veya 50 bin liralık bilet alıyor. 50 bin liralık bileti sistemden yüklüyorlar, tahsilatı elden yapıyorlar. Orada yüzlerce esnaf mağdur, biri 50 bin lira belediyeye borçlu görünüyor, birisi 1 milyon lira borçlu görünüyor. Burası bakkal dükanı mı?
İşçinin maaşını ödeyemeyen bir belediye, o bildiğimiz ve gördüğümüz 2 milyon üzeri ortada bir suistimal var. Bunun hesabını sistemden ödeyip de, kontrolünü veya bilet kullanım hakkını elden nakit alınan para var. Bu nasıl bir uygulama? Peki, bu iki sene nasıl sürdürüldü? Nasıl yapıldı? Ondan sonra öldü, hani "Yahudi'nin Günah Keçisi Gibi." Ve bugün de geldiğimiz noktada şuanda yüzde 20'sini mi ödeyecek? Yüzde otuzunu mu ödeyecek? Yüzde 50'sini mi ödeyecek? Bu belediyede böyle de bir sıkıntı var. Yani çok bekledi, 20 sene aday oldu. Şimdi belediye başkanı olarak, Akçakoca benim bildiğim. Hasbelkader kırk yılını biliyorum ama, bu kadar rezil, bu kadar kepaze, bu kadar en alt seviyede ne temsil edildi, ne de yönetildi, Belediye olarak.
Yazık Günah ya! Bundan neden bahsediyorum, geçenlerde Akçakoca'da seçim çalışmalarında bu vatandaş diyor ki: 'Ben bu parayı belediyeye ödemeyeceğim, ödediğim parayı benden alacaklar diyor.' Peki, yasal mı? Dedim 'yok'
Elden mi ödedin? 'Evet elden ödedim' Bunun ispatı var mı? Adam öldü, Eyvallah. Peki, bankadan niye ödemedin? 'Bize öyle uygulama yaptılar.' Ben orada, ölen rahmetlinin; Allah yine rahmetiyle muamele eylesin, üzerine atılmaya çalışılan işte, Belediye Başkanının, yadımcısının, muhasebesinin veya birim amirinin, bu ölen insan, almayan ve vermeyen insanlar kadar mesul olduğuna inanıyorum. Siz neye inanıyorsunuz bilmiyorum. Ama bir Belediye Başkanı, bir aylık maaşı aşağı yukarı bu tutara denk geliyor. Bunun gibi 3 seneden beri, bu iş böyle devam etmiş. Bundan haberin yok, neden haberin var? Derler adama.

Programın tamamını izlemek için tıklayınız