Bugün 14 Şubat Sevgililer Günü. Bu memleket hakikaten çok garip bir memleket olmaya başladı. ‘Asaletin neyse neslin de odur.’ derler büyüklerimiz. Bizim nenelerimiz, dedelerimiz, babalarımız da genç oldu. Bir ömür bir yastığa baş koydular. 14 Şubat Sevgililer Günü’ymüş bu yeni icat oldu. Biz bilmiyorduk bunun ne olduğunu. Hediye alacaksın, 364 gün unutacaksın, bir gün hatırlayacaksın. Niye? Kapitalizm para kazanacak. 14 Şubat Sevgililer Günü’nde sosyal medyada fotoğraflar çeken, eşiyle veya sevgilisiyle paylaşan, ‘Olmasaydın olmazdık, olmasaydın olmazdım.’

O fotoğraflara baktığınız zaman ben güldüm. Bizim büyüklerimiz, atalarımız da genç oldu. Duyguları oldu, sevgileri oldu, muhabbetleri oldu ama bir yastıkta kocadılar. 14 Şubat’ta Sevgililer Günü zihniyetiyle birbirlerine aşkı ilan edenler veya onu hatırlayanlar veya bu usule uyup da kapitalizmin istediği parayı harcayanlar mezara kadar olması gereken yuvalarını pazara kadar anca taşıyorlar. Yazık, bu kadar bir millet özünden, ruhundan, kökünden, genlerinden, asaletinden uzaklaşır. Yani bir hakikat var ki hitap etmeden ortaya çıkmıyor. Yıllardır bu coğrafyanın insanlarına vicdani olmayan, imani olmayan, insani olmayan, İslam’i olmayan, genlerindeki milliyete aykırı olan düzenleri, düşünceleri, halleri bize kabul ettirmeye çalışıyorlar. Buna katılan oldu ama bozamadılar. 14 Şubat Sevgililer Günü yalanına inanmayalım. Bunlar bir topluma enjekte edilen, toplumun genleriyle oynayan, toplumun değerleriyle oynayan, toplumu tutsak köle sömürge ve istismar etmek için verilen hikâyeden günler.

Düzce Ömer’lerini arıyor. Hadise şöyle; Ömer-ül Faruk, Hz. Ömer bir savaştan sonra bir ganimet paylaşımı yapıyor. O günkü şartlarda eşit olacak şekilde dağıtılıyor. Ganimetlerden biri de bir elbise bezi. Hazreti Ömer bu paylaşımı yaptığında herkese yarım elbise çıkıyor. Cuma günü emiri müminin sıfatıyla hutbeye çıkıyor. Hutbeye çıktığında üstünde tam bir elbise var. Sahabeden biri kalkıyor. ‘Ömer bir dakika, vallahi sen yarım elbise alman gerekirken tam elbise almışsın. Bunu izah etmeden bu hutbeyi yapamazsın.’ Hz. Ömer bir duruyor akabinde diyor ki; ‘Abdullah oğlum ayağa kalk.’ Abdullah'ın sırtında bir kumaş elbise yok. Abdullah da diyor ki; ‘Babam devlet başkanı, babam da ben de yarımşar elbise aldık. Fakat babam devlet başkanı olduğu için ben hakkımdan fedakarlık ettim, babama verdim.’ Ömer dönüyor sahabeye ‘Şimdi devam edebilir miyim?’ diyor. Sahabe ‘Devam edebilirsin.’ diyor. Ömer ki hiddetli, Ömer ki adaletli…

Maalesef bugün seçim mahalinde devletin kudreti, maddiyatın imkânı, farklı farklı güçlerle insanlara yörük malıyla kazandıklarını yörük ahalisine tasa olarak, güç olarak kullananlar var. Yazık. Ama kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz. Çok derin bir sessizlik var. Düzce ve ilçelerinde çok derin bir sessizlik var. Seçim zamanı geçim derdine düşülmüş, kimsenin seçimle, siyasetle, isimlerle çok uğraştığı yok. Ama ben hayatımda hasbelkader ona yakın seçim gördüm. Böyle bir seçim görmedim. Böyle bir sessizliğin, belirsizliğin, görünmezliğin, bilinmezliğin olduğu bir seçim görmedim. Birebir ilişkilerde insanlar farklı konuşuyor, toplumun içinde farklı konuşuyor. Bunun anlamı 31 Mart'ta hep beraber göreceğiz.

PROGRAMIN TAMAMI İÇİN TIKLAYIN;