Cumhurbaşkanlığı seçiminin 2. turuna kısa bir zaman kaldı. Partiler veya Sayın Erdoğan’ı, Sayın Kılıçdaroğlu’nu destekleyenler sahaya indi. Burada iki tane yol var, 1. yol; ‘Nasıl olsa Tayyip Erdoğan kazanacak.’ deyip Erdoğan’a gönül veren seçmeni sandıktan soğutmak gibi bir anlayış hâkim. İkincisi Ümit Özdağ Zafer Partisi’nin Genel Başkanı bugün açıkladı; ‘Ben Kemal Kılıçdaroğlu’nu ve Millet İttifakı’nı destekliyorum. İçişleri Bakanlığını verirseniz de alırım.’ dedi. Ümit Özdağ’ın bu açıklaması Türkiye genelinde Kılıçdaroğlu’na gidecek oylarda yüzde 3-4 oranında bir oy kaybı olduğu konusunda olumsuz bir hava esti. Tabiri caizse destek olacağına köstek oldu. Ama buradaki hadise şu; 28 Mayıs’ta Türkiye Yüzyılını oylayacak. Bu ülke, bu millet kendi devletini kurduğu zaman, yani Türk tarihine iyi bakın kendi devletini kendisi kurduğu zaman 90. yılında dünyada 1,2,3 numaralı ülke olmuş ama devlet kurdurulduğu zaman da işte böyle dışarıdan içeriden dengelerle beraber gelmiş. Ben 14 Mayıs’ta oy noktasında yerli milli ve Türkiyeli olan Recep Tayyip Erdoğan’a oy vereceğimi buradan deklare etmiştim. Bir usul, kaide dahilinde. Ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’le Recep Tayyip Erdoğan’ın aynı yolda olduğunu aynı emperyal mücadele dünyayı sömürenlere karşı yerli ve milli olmanın idrakiyle mücadele verdiğini söylemiştim. Bu benim tezim değil tabi malumun ikrarı ama ben bu ikrar edileni kabul eden veya buna inanan bir insanım.

28 Mayıs Pazar günü seçim var. Öyle bir hâl var ki ortada birçok insan gerek Erdoğan’a gerek Kılıçdaroğlu’na oy veren veya verecek olan insanlar sandığa gitmeyelim noktasındalar. Burada iki noktada çok önemli karar vermemiz lazım. Bugün ‘görünen köy kılavuz istemez.’ der. Kılıçdaroğlu’nın suyu ısınmış vaziyette. Seçimde kaybettiği zaman CHP Genel Başkanlığı koltuğunda da oturamayacak bir durum söz konusu ve buraya da bir lider mutlaka dahil olur ama Türkiye’nin kazanması için dışarıdaki Türkiye’yi emperyal amaçlarına sömürge amaçlarına alet edenlere, etmeye çalışanlara Türkiye’yi yönetmeye çalışanlara Türkiye’yi seçilen liderlere de idare ettirmeye çalışanlara pazar günü verilmesi gereken bir cevap var. Bu da yerli ve milli Türkiyeli olan anlayışla mümkün.

Bizim hayatımıza çok önemli yansımalar olacak; Türkiye Yüzyılı diyor Lozan yeniden gözden geçirilecek. Yani dün sınırın dışına çıkamayan bir Türkiye mavi vatanına Akdeniz’e Suriye’deki siyasetiyle de Ortadoğu’ya ve kandil dahil olmak üzere verdiği mücadelede yeni bir yapılanma, yeni bir Türkiye ortaya çıkacak. İşin özünde şu var; Türkiye bir değişim istiyor muydu? İstiyordu. Ama Tayyip Erdoğan mı Kılıçdaroğlu’mu deyince bu değişim Kılıçdaroğlu’yla olmaz meselesi çıktı sandıktan. Sinan Oğan Cumhur İttifakı adayı olunca bir saatte kaç bin kişi sosyal medyasından vazgeçmiş.

Siyasette ve devlet yönetiminde ufku olan vizyonu olan, söylediği sözün somut kavramlarla yere oturan, gerçekçi ifadelerle devletin yönetilme ciddiyetine haiz olan söylemlerle siyasetlerle yürümeliyiz.

Bizim Düzce’mize nasıl yansır bu; Ayşe Keşir bir düşünce içinde burada bir yapılanmaya dokundu. Kendisi Kadın Kolları Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı’yla çok yakın diyalog kuran bir isim. Ve buradaki Düzce’de bir ticaret erbabı bir de bürokrasi erbabından iki tane isimle beraber, ‘ben bunlarla uyumlu olarak çalışırım ve Düzce’ye hizmet ederim, benim takip edeceğim veya Bakanlık seviyesinde üst seviyesinde aldığım randevuyu Düzce için katacağım değeri bunlar takip etseler yeterdi.’ mantığıyla hareket ettiğini görüyorum. Ve burada bu tek kollu gitti. Bir Ercan Bey seçildi, Hakan Bey seçilemedi. Ama Ayşe Keşir Hanımefendi’nin orada genel başkan olarak kalması veya bakan olması yani şu anda Cumhurbaşkanı temayülü öyle, seçimden sonra Kadın Kolları Genel Başkanlığı görevini hizmetini veren mutlaka bir bakanlığa geliyor. Öyle bir temayül var. Bu temayül veya kadın kolları genel başkanıyken bu Düzce’ye müthiş yansır. Çünkü 31 Mart 2024’te seçim var. Bu seçimde başarılı olmak için Düzce’ye hizmet etmek ve Düzce’deki siyasete dokunmak durumundalar. Amaç zaten siyasete dokunmak. Eğer Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Düzce’den güçlü şekilde oy alırsa ve buradaki verilen samimiyetle, emeklerle beraber sandığa dün gidenler bugün giderse bu Düzce için de memleket için de hayırlara vesile olur diye düşünüyorum.

Düzce Ticaret Borsası Başkanı, orada bir bina var Nurettin Karslıoğlu’nun Muhsin Yavuz’u burada takdir etmek lazım. Türkiye’de ilklerden olan nadir bir statüyle Çilimli’nin merkezini kentsel dönüşüm alanına kazandırdı. Depremin üzerinden 5-6 ay geçti. Buranın binası böyle burada kaldı. 6 aydan beri herkesin binası yıkıldı Nurettin Bey’in binası bekliyor. En son iş müdahale etme noktasında müteahhitlerin gelip alanda çalışma yapmasına gelince Nurettin Karslıoğlu başladı bağırmaya. Siyasete ve bürokrasiye karşı çok ağır ifadeler kullandığı ve ortalığı kasıp kavurduğu konuşuluyor. 6 aydan beri çık diyorlar sana niye çıkmıyorsun? ‘Benim binalarım var eşyalarım var.’ E çıkarsaydın. Diğerlerinin binaları eşyaları yok muydu?

Büyük hedeflere ulaşma adına burada Muhsin Bey’in yapmış olduğu kentsel dönüşüm noktasını bir kere daha takdir ediyorum. Nurettin Karslıoğlu’nun söylediği laf polis tarafından tutanak altına alınmış. Ne duyulmak istenecek ne bilinmek istenecek ifadeler. Ben Düzce Ticaret Borsası Başkanı Nurettin Karslıoğlu’nun konuştuğu ifadeleri kendisine yakıştıramadım. Seni kınıyorum Karslıoğlu.

PROGRAMIN TAMAMINI BURADAN İZLEYEBİLİRSİNİZ...