Necip Fazıl Kısakürek, bu memlekette Asım'ın nesli yetişmesi noktasında büyük hizmetleri oldu. Onların ektikleri fidanların, bugün ağaç olduğu görülüyor.

Biliyorsunuz Pazar günü Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimleri var. Parlamento seçildi, Cumhur İttifakı açık ara önde, anayasayı değiştiremiyor, ama ciddi bir farkla önde. Milletvekilliği sonuçlarına göre parlamentoda çoğunluğu sağladı. Millet İttifakı’nın bileşenleri ve Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Adayı, diğer partilerin liderleri dediler ki;“Türkiye, güçlendirilmiş bir Parlamenter Sisteme geçecek, biz bunu getireceğiz, bu ucube başkanlık sistemini değiştireceğiz.” Dediler.

Başkanlık Sistemi dediğimiz sistem, Ecdadımız ve büyüğümüz Oğuz Kağan’dan, Metehan’dan, Gazi Mustafa Kemal’e kadar gelmiş dönemde; Osmanlı, Selçuklu, Göktürkler ve Hunlar’da, “Han, Hakan, Başbuğ, Hünkar, Padişah, Lider ve Başkan” olarak 2 bin 500 yıllık genlerine ve ruhuna işlemiş bir şekilde Türk milleti, Türk devleti aslına dönen bir adım attı. Cumhuriyet, kuruluş ilkelerine ve ayarlarına döndü, öyle mi? Öyle.

Ne zaman bir sistem geldi, Başbakanlık veya Cumhurbaşkanlığı, öyle veya böyle oldu, Başbakanlara kitapçık fırlatıldı, Cumhurbaşkanları görevden aldı ve Türkiye bir yere geldi. Şimdi diyorlar ki; ‘bu sistem değişecek.’ Baktığınız zaman kendilerine göre haklılık payları var da ben buradan soruyorum; Sayın Meral Akşener’e, Sayın Ahmet Davutoğlu’na, Sayın Ali Babacan’a, siz bunu nerede değiştireceksiniz? Anayasa ile değişmesi lazım. Bunun adresi neresi? Türkiye Büyük Millet Meclisi. Peki, neden milletvekili adayı olmadınız? Baş olmadan, beyin olmadan, lider olmadan, milletvekilliği parlamentoda olmadan, neyi değiştireceksiniz? Bir senaryo oynanıyor, milletin gözünde, yüzünde yıllardan beridir, aylardan beridir “Başkanlık Sistemi gitsin” tamam gidecek diyelim, sen niye milletvekili adayı değilsin, Babacan veya Davutoğlu? Siz bunu nerede değiştireceksiniz? Parlamentoda değişecekse; gruplarınız, partileriniz ve milletvekillerinizle yapılanırsınız. Amaç bu değil aslında, Babacan'da geçenlerde 'çok da gündemimizde değil' gibi ifadeler kulandı. Lider ve başarılı olmanın en büyük özelliklerinden bir tanesi: Mücadele verdiğiniz siyasi rakibi, ekibi ve takımı belirlemektir. Belirledi mi? Belirledi. Hani "Dünya Lideri" diyoruz ya, benim izleyicilerim, okuyucularım ve dinleyicilerim bilirler; bir lider olarak, bir devlet başkanı olarak. Ben Recep Tayyip Erdoğan'a hayranım! Bu milletin genlerine göre hitap eden, yerli-milli ve Türkiyeli olarak rakibi belirledi, Kılıçdaroğlu'nu belirledi. Bu safhadan sonra CHP Genel Başkanı da belirlenecek, ne zaman? Pazartesi günü. Kılıçdaroğlu'nun kaçıncı yenilgisi, saymaktan artık usandık! Bir kez daha yenilgiye uğrarsa, CHP genel başkanlığında kalması mümkün değil, öyle görünüyor. Eğer ki; kalacak olursa dünya lideri böyle istediği için kalır, kalmıyorsa da CHP'liler istemiyordur. Netice itibarıyla şöyle bir şey var; ‘söylemle-eylem, sözünle-özün birbirini tutacak!’

Düzce'de ne olur? Türkiye'de ne olur? Dediğiniz zaman, anketler ve verilere baktığınız zaman, çok yüksek oranda bir farkla Sayın Recep Tayyip Erdoğan bu seçimi kazanacak. Devletimizin başında; bu milletin genlerine, duygularına, doğrularına ve asaletine göre, yerli-milli Türkiye politikalarını devam ettirecek.

Deva Partisi'nden bir yetkili şöyle demişti: 'Yüzde 50.05 ile o akşam seçim alınmıştı' Evet Cumhurbaşkanı Erdoğan kazanmıştı. Fakat ne oldu da yüzde 49.5 gibi bir sonuç çıktı? Onu da bilmiyoruz... Devletin bir aklı var, Ecdadımız Metehan'ın kurduğu bir istişare kurulu var. O istişare kurulu 2 bin 500 yıldan beridir geliyor. Buna; kimileri derin devlet diyor, kimileri ihtiyarlar diyor, kimileri de aksaçlılar diyor. Bir şeyler diyorlar, ama bu irade şu anda Türkiye'nin konjektördeki yapısında, çok fazla bir değişiklik istemedi. Bu iradeyle ve devletimizin gerçek sahipleri ile olan hareket, şu anda Recep Tayyip Erdoğan'la devam etsin kararı noktasında bir duruşu var.

Ben yine söylüyorum; Kılıçdaroğlu ve etrafındakilere, bazı fanatik siyasetçiler hain diyor. Ben hain diyemem, hain değildir, memlekete hizmet ediyor. Birisi suyu ılık içiyor, diğeri suyu soğuk içiyor. Birisi suyu yerli kaynaktan içiyor, diğeri suyu yabancı kaynaktan içiyor, ama hepsinin de memlekete bir hizmet anlayışı var. Netice itibariyle; bu millet ne zaman yerli-milli olur, ne zaman "asalet aslına rücu etmektir" zihniyeti ile yönetir ve yönetilirse işte İkbal o zamandır. Ecdadını küçümseyerek, ecdadına hakaret ederek, geçmişini karalayarak dünyada bir yerlere gelen bir millet yok olmadı ve olmayacak. Bizde gelemedik.

Buradaki en hassas nokta şu: Şöyle bir propaganda var, Cumhur İttifakı Adayı Sayın Erdoğan'a oy verilmesin, kazanmasın isteyenler; yüzde 55'le alır, yüzde 60'la zaten kazanır diyerek, sandığa gitmeye gerek yok, rehavete düşürmek gibi bir hal var. Ben şunu söyüyorum; Memlekette oy namustur! Bu namusa sahip çıkmak adına, istediğiniz tercihi kullanabilirsiniz. Kimsenin irade ve düşüncesine diyeceğimiz bir şey yok, ama o namusa sahip çıkılması lazım. Devlet adamları ve devleti yönetenler beş sene konuşur, vatandaş ise beş senede bir konuşur. ‘Ben beş senede bir konuşacağım’ diyorsanız, sandığa gidin. ‘Ben hiç konuşmayacağım’ diyorsanız, siz bilirsiniz. Propagandaya alet olmamak lazım!

PROGRAMIN TAMAMINI BURADAN İZLEYEBİLİRSİNİZ...