Yarın seçim var. Yattık, kalktık seçime geldik. ‘Beklenen gün gelecekse çekilen çile kutsaldır’ diyor büyükler. Bir de diyorlar ki, ‘sayılı gün çabuk gelir, çabuk geçer.’ Daha dün gibi hatırlıyoruz şu ekranlarda 2018 seçimlerini. Aradan 5 yıl geçmiş ve şu anda 2023’e gelmişiz.

Bir milleti yücelten aslıyla, özüyle, kavmiyle, geçmişiyle barışık olarak yaşamaktır. Benim her zaman savunduğum bir tez var; 2500 yıllık devlet geleneğimizde Oğuz Kaan’ın mührünün bazen devlet başkanlarının elinde olmadan o mührün emanet edildiği misyon, zaman zaman çok farklı konumlarda olup devletti yönetti. Oğuz Kaan mührünün Gazi Mustafa Kemal’e, Abdülhamit Han tarafından verildiğini tarihçiler yazar ama Beylerbeyi’nde ki Abdülhamit Han. Padişah değil ama mühür onda. Orada Gazi Mustafa Kemal’e bir öğüdü var. Bunu tarihçiler Yıldız Sarayı’na angaje etmiş. Gazi Mustafa Kemal’e Oğuz Kaan’ın mührü verildikten sonra bir nasihatte bulunuyor Abdülhamit Han; “Evladım, devleti kurarken dengelere göre kur. Devleti biz yönetemiyoruz şu anda. Öyle bir denge kur ki dengeleri takip et. 2 tane nasihatim var sana. Birincisi bu Enver Paşa vatansever ama cahil. Sokma onu bu ülkeye. İkincisi ise bizim evlatlarımız var bu coğrafyada onları arama, sorma.  Onlar gerektiği zaman seni ararlar, bulurlar.” Yani Trablusgarp’ta, Libya’da, Cezayir’de, Pakistan’da, Afganistan’da, Irak’ta dikkat edin hep Abdülhamit’in yetiştirdiği, Oğuz Kaan heyetinin, o mührünün etrafındakiler liderler orada devlet başkanı oldu. Lider ülke Türkiye hayaliyle bu devlet kuruldu. Ne zaman ki büyümeye başladı, ne zaman ki yücelmeye başladı o zaman Gazi Mustafa Kemal Zağnos Paşa Camii’nde devlet başkanı sıfatıyla kubbeye çıkıp, hutbeye çıkıp hutbe iradından sonra birçok şeyler değişti. Allah mübarek günde devletine, milletine, ümmetine, insanlığa hizmet edenlerine rahmetiyle muamele eylesin. Çiçekle böcekle, saygıyla, kılla, tüyle devlet başkanları anılmaz. MUSTAFA Kemal’i rahmetle, Fatiha’yla anmak lazım. Mustafa Kemal Türkiye’yi kurduğu günde, yüceltmeye çalıştığı günde ve karşılaştığı engellerle bugün Oğuz Kaan’ın mührünün bulunduğu Recep Tayyip Erdoğan’la aynı kaderdeler.  O kurdu bu yüceltiyor ama mücadele aynı mücadele, kavga aynı kavga, senaryolar aynı, figüranlar, senaristler ve oyuncular farklılaşabiliyor.

Bu ülke, bu millet gerek coğrafyasıyla, gerek üzerinde taşıdığı İslam halifesinin, İslam ümmetinin manevi halifesi sıfatıyla büyük bir millet, yüce bir millet. Halifelik Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden  kaldırılmadı. Ne oldu? Meclise intihal edildi. Meclis yarın bir gün bu meclis ukdesine alındı. Oğuz Kaan’ın mührünün, Mete Han’ın kurduğu sistemin devamı olan millilerle, Türkiye’ye kuruluş aşamasından sonra, kuruluş aşamasında NATO üzerinden farklı farklı şekillerde hükmetmeye, sızmaya çalışan dünyayı yönetmeye çalışan güçler arasında bir kavga var. Sana neydi Biden bizim seçimimizden? Ne kadar dertlendiler. Vatikan ve NATO odaklı misyoner, Siyonist ve bu derin yapı Türkiye’de Recep Tayyip Erdoğan’ı istemiyor. Hep özeniyoruz ya Amerika’ya, Fransa’ya, Almanya’ya. Buradaki gazeteciler seçim dönemi biterken oylarını kime vereceklerini, neden vereceklerini açıklıyorlar. Ben de açıklayacağım bu akşam. Kemal Kılıçdaroğlu bu memleketin evladıdır. Kemal Kılıçdaroğlu’nun arkasındaki yerel ve dünyadaki güçlere baktığım zaman bu ülke, bu güçlerin himayesine, etkisine teslim edilemeyecek kadar büyük bir ülke. Çıkacaksın Selahattin Demirtaş’a özgürlük vaat edeceksin, Abdullah Öcalan’a ev hapsi vereceksin, kanun hükmünde kararname4lerle devletten atılmış FETÖ’cüler Pensilvanya’dan Mayıs aynın belirli günlerinde Türkiye’ye uçak biletleri alacak diyeceksin sonra da benden oy isteyeceksin. “Arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyler” der bizim yerli ve milli atalarımız.  Ben senin arkadan Biden varken, Pensilvanya varken, Kandil’in itleri salarken, Osman Kavala’ya özgürlük isterken kusura bakma Sadullah Ünsal olarak ve benim gibi düşünenler sana oy vermez.

Milli yerli Oğuz Kaan’ın mührünün ve Mete Han’ın kurduğu nizamın devam olan büyüklerin istişaresinde ve işaretinde bugün 100’üncü yılda Türkiye’ye dayatmaya çalışılan emperyalist güçlerin, Türkiye’yi sömüren, tam bağımsızlı mücadelesine tam girdiğimiz yılda Türkiye bağımsız değil. Tayyip Erdoğan’da karşında olan bu Vatikan’ıyla, bu misyonerliğiyle, bu Siyonizm’iyle bizim Düzce’deki Ali abinin, Fatsa’daki Mehmet abinin, Akçakoca’daki Nazlı ablanın, Yığılca’daki Fatma teyzenin nasıl aynı yerde durduğunu merak ediyorum. Ben oyumu devlet için, millet için, gelecek için, Türk Savunma Sanayi’nin yüzde 80’nin üzerinde millileştiren milli ve yerli olan Erdoğan için ben Erdoğan’a oy kullanacağım. Çünkü düşman oklarına bakıyoruz, oklar hep Erdoğan’a gidiyor. Hiçbir devletimizin başına talip olanlar, cumhurbaşkanlığına aday olalar, milletvekilliğine aday olanlar, devleti yönetmeye talip olanlar hain olmaz ama kiminle istişare ediyorsun, kiminle uyuyup kalkıyorsun önemli olan o.

Düzce’de Cumhurbaşkanına oy vereceğiz, milletvekillerine oy vermeyeceğiz gibi bir algı var.  Bunu da AK Parti’den milletvekili aday adayları yapıyor. Hani bir söz var ya, “yel kayadan ne alır?” Tozunu alır gider. Bugün tepki neymiş? Ayşe Keşir Hanıma tepki varmış, onun kurduğu listeye tepki varmış. Olabilir mi? Olabilir. Haklı mısınız? Haklısınız. Bu tepkilerin devamında ne yaparsanız yapın, ne eylerseniz eyleyin şu anda Ayşe Keşir 1’inci sıradan milletvekilliğini garantilemiş durumda. Ayşe Keşir’in karşılığında Millet İttifakı’nda Talih Özcan var. İkisinin kaderi de aynı. Talih Özcan’ın çoluğu, çocuğu, Ayşe Keşir’in çoluğu çocuğu ve eşi Düzce’de oy kullanamayacak. Biz Düzceliler olarak oy vereceğiz belki ama ona kendi evlatları, kendi eşleri veremeyecek. Tercihi nasıl yaparlar bilemiyorum. Düzce’de doğmuş, Düzce’de büyümüş, Düzce’de yaşamış, Düzce’de ölecek bir adaydan bahsettik. Hiçbir tanesi olmadı. Neyin ne olacağını da tam bilmiyoruz ama onlara uyan tek bir aday var orada. AK Parti’nin 3’üncü sıra adayı Hakan Kuşçuoğlu’dur. Ümit Yılmaz’ı niye söylemiyorsun? Ümit Yılmaz Zonguldak doğumlu, Düzce doğumlu bile değil işin özüne geldiğiniz zaman. O da zaten dostlar alışverişte görsün hesabıyla dolanıyor sokakta. Milletvekili seçilmek gibi bir derdi yok. 5 seneyi de değerlendirememiş, kendi köyüne bile gidemedi. Çiçekpınar, Fakıllı, Deredibi orası bir havzadır, kendi köyüne gidemedi. Gidip köylülerinden oy isteyemeyen adamı fazla konuşmaya gerek yok diye düşünüyorum.

Cumhurbaşkanlığı oyum Recep Tayyip Erdoğan’ın. Benim oyum kıymetli, kutsal, milli ve yerli. Kemal Kılıçdaroğlu’na verilecek bir oyum yok benim. Milletvekilliğinde tam karar vermedim. Sandığa gideceğim, sandıkta karar vereceğim. Hani dedik ya, “Düzceli olacak, yerli olacak, mili olacak, Düzce’de yaşayacak, Düzce’de ölecek” şimdi o minvale uyan bir kişi var. Hayat niyetlen nasip arasında yaşanırmış ama kesinlikle bir Türk evladının, yerli olanın, milli olanın istikameti Recep Tayyip Erdoğan olmalı. AK Parti 3 tane çıkarsa ne olur? AK Parti 1 tane çıkarsa ne olur? Hiç çıkarmasa ne olur? CHP 3 tane çıkarsa ne olur? CHP 1 tane çıkarsa ne olur? Recep Tayyip Erdoğan seçilmedikten sonra Düzce’den 3-0 olsa ne olur? 2-1 olsa ne olur? Hiçbir şey fark etmez. Önce Oğuz Kaan ruhunda, Mete Han istikametinde hareket edenlerle hareket etmemizde fayda var diye düşünüyorum. Milletvekilliğinde Pazar günü karar vereceğim, tam karar veremedim.

Devletimize, milletimize, ümmetimize, tüm insanlığa hayırlı bir seçim olsun. Hoşça kalın, dostça kalın, Allah’a emanet olun.

PROGRAMIN TAMAMINI BURADAN İZLEYEBİLİRSİNİZ...