Bu hafta başından itibaren Düzce Belediyesi gençlik konserleri düzenliyor ve burada on numara bir organizasyon var. Kültür Müdürlüğü’ne atanan Burçin Sarıcan’ı tebrik ediyoruz. Gerçekten Düzce Belediyesi’nin vitrin görevini yapan bir yapı haline orayı büründürdü.

HİÇBİR MAKAMIN HAKKINI VEREMEMİŞ MÜDÜR: BEYTULLAH YILMAZ

Daha önce orada bir kültür müdürü vardı. Özel kalem, en özel kalem, özel işlerin çevrildiği bir kalem, eski özel kalem. Kültür müdürüydü ve öğrencilerin gezisinde araba istendiği zaman yok, orada sabahları geyikler, sohbetler, muhabbetler… Ne vardı orada hiçbir şey yoktu. Kültür Müdürlüğü’nün varlığı da yokluğu da belli değildi. Ama Sayın Belediye Başkanı’na, “Nasıl tensip buyurur iseniz efendim, sayın bakanım, efendim, nasıl uygun bulursanız.” diye mutat itaat ve hitabet kültürüyle günlerini değerlendirip toparlayıp gidiyorlardı.

Şimdi bu arkadaş daha sonra Park ve Bahçeler Müdürlüğü’ne geçti. Milli Eğitim Müdürlüğü, okulların etrafının temizlenmesi için otların, çiçeklerin temizlenmesi için müracaat ediyor, direkt bunu reddediyorlar. Niye reddediyorsun? Okullar açıldı, binlerce ailenin çocuğu oraya geliyor. Park bahçeler müdürüsün ya, bahçeyi güzel ayıklattır, temizlettir. Daha sonra bunu basında, medyada haber yapıp, Düzce Belediyesi okulların çevre ve düzenlemesini yaptı de, tavuk gibi gıdakla akşam. Ne işe yarıyor bu müdürler, amirler, memurlar ve çalışanlar!

Beytullah Yılmaz’dan bahsediyorum. Dursun Ay döneminde çok özel ama çok çok özel kalem müdürü, daha sonra da… Nasıl tarif edilir bilmiyorum da. Bu makama hasbelkader gelebilmiş, hiçbir makamın hakkını verememiş bir müdürden bahsediyoruz.

MİNİBÜSLERDE CİDDİ BİR SIKINTI VAR

Geçtiğimiz günlerde üç öğrenci belediye otobüsüne binmek için durakta beklerken, uğur böcekleri olan otobüsler… Onlarda artık her gün sıkıntı, hep başka bir problem… İnşallah o anlatılanla söylenen arasında bağ korunmaz ise bu işin bu kadar mücadele verileni bu kadar uzmanların çalıştığı işte elimizde patlamaz. Böyle de bir sıkıntı görülüyor orada. Bu minibüsü kullanan şoför kapıyı açmıyor, bu liseli genç kızlar da birbirleri arasında konuşurken “Gerizekalı” diye hitap ediyorlar. Şoför de kendine denildiğini sanıyor kapıyı açmıyor, kapatmıyor sonra kızlar da içeri girince değişik bir hareketle, ‘Ben size bu geri zekalıyı yedireceğim.’ diye 18 yaşına gelmemiş çocuklara o şekilde densiz bir ifade kullanıyor. Bu konu bize geldi. Biz bu konuyu Murat Postoğlu’na ilettik. Murat Postoğlu kim, şu an Düzce Ulaşım A.Ş.’nin başında. Daha önce Faruk Özlü’nün şoförü, sırdaşı olup da bir şekilde Faruk Özlü’nün yanından uzaklaştırılan bir isim. 6 Ekim’de göndermişiz, durum böyle böyle demişiz. “Biz bunu gereğini yapacağız.” demiş. 6 Ekim’den beri bir cevap gelmemiş. Ben bizzat takip ediyorum olayı. Ben bu işi Başkan Özlü’ye yazdıktan sonra arıyor ve açıklama yapıyor. Peki Başkan Özlü’ye gönderdiğin açıklamayı bize neden yazmadın? Bir tabir var ya, bazı birimlerde Kürt çalıyor, çingene oynuyor diye bir tabir var ya burada öyle bir yaklaşım var.

Şimdi minibüs şoförlerinin bir hakkı var. Düzce Şoförler Odası Başkanı Yavuz Yılmaz, aynı zamanda hem Düzce Ulaşım A.Ş’de hem de Türkiye Şoförler Odası Federasyonu Başkan Yardımcısı… Oradan maaş, buradan maaş… Hangi kümeste yemlenip, hangi kümeste yumurtladığı belli değil. Minibüs esnafında sıkıntı var, şoförlerde de bir sıkıntı var. Geçim sıkıntısı var, güzergah sıkıntısı var. Ciddi bir sıkıntı var. Ama şoförler odası başkanı oturmuş, “Ben Düzce ulaşımdan altı bini nasıl alırım, öbür taraftan dört bini nasıl alırım?” derdinde… Kimin ne hali varsa görsün. Böyle olunca birileri makam, para hırsına düşünce böyle hengameler oluşuyor.

KIKIRDAKSIZ, İSKELETSİZ ADAMLAR VAR

Biliyorsunuz, Ticaret ve Sanayi Odası seçimleri yapıldı. Seçimler yapıldıktan sonra mecliste meclis oluştu. Mecliste yönetim kim olacak, Faruk bey onunla görüş bunula görüş, nasıl olacak bir ton tantana. Netice itibariyle gerek meclis iradesinin, gerek Cumhur İttifakı’nın istediği bir tablo çıktı ortaya. Ama burada kıkırdaksız, iskeletsiz adamlar var. Hatta birisi bu yirmi kişi seçimden bir gün önce Topuk Yaylası’na gidince, bu kemiksiz olan kıkırdaksız olan bir arkadaş oraya da gidiyor. Onlar diyor ki “Kardeşim sen git buradan.” Ne kadar aşağılayıcı değil mi? Sen git buradan sana ihtiyaç yok deniliyor. Kim bu adam? Başkan Özlü’yü tabiri caizse, “Nasıl buyurursunuz efendim?” diye buyuran yanıltan takımlardan adamlardan biri. Nöbetçiler var bazen Mutfak Sanatları Merkezi’nde bunlar böyle kafalarını çıkarıyorlar sağa sola “Bakan bey bizi görsün.” Böyle bir şey yok. Kim bu adam? Özkan Çakır. 24 kişilik toplantıya katılıp orada telefonla görüşüp sağa sola… Sayın Başkan Özlü’yü öyle bir tezgâha düşürüyor ki. Yanına gidiyor Tanju beyin yani meclis başkanı seçilen Tanju Acar’ın ve diyor ki “Faruk bey sizden telefon bekliyor.” Bu mesaj çarşıya, pazara düştü. Faruk bey de diyor, “Doğru mudur acaba?” Bunlar toplantı halinde. Şimdi Faruk bey telefon ediyor ya da mesaj atıyor. Cevap veremeyince, toplantıyı kesmek istiyor Tanju bey. Tanju bey gerçekten saygın bir insan. Ama arada bir fitne var ya. Bunu da öyle bir lanse ediyorlar ki. “Tanju bey Faruk beyin mesajını sağa sola gösterdi, Faruk beyi rencide etti.” diye. Bu da bir mesaj gönderiyor işte gayet sitem dolu bir mesaj.

EY, ÖZKAN ÇAKIR YAKIŞTI MI SANA?

Şimdi “Bir münafıktan bir laf geldiği zaman çok dikkat edin.” diyor Peygamberimiz. Ey, Özkan Çakır yakıştı mı sana? Yani tabiri caizse şu memlekette iş adamısın. Ticari kimliğin var, iktisadi kimliğin var. Değer miydi? Bukalemun gibi renkten renge girip de bu Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı’na talip olan, şehrül-emin olan Faruk Özlü ile bunların arasını açmaya değer miydi? Bu kadar gaydırı gubbaklık olur mu? Düzce kimlerin eline kalmış. Şimdi bunları söylediği zaman kişilik hakları… Hangi kişilik hakları ya? Bu memlekette irade ve idare sahibi olanlara yaranmak isteyenler, herkese yaranmak isteyenler, herkesi mutlu edemez ki. Niye yaptın? Yakışıyor mu? Ne İsa’ya yaranabildin ne de Musa’ya. İki cihanın arasında kaldın.

Burada şunu anlatmaya çalışıyorum. Faruk Özlü iyi yetişmiş bir bey. Ben Düzce’ye faydalı olduğunu ve olacağına da inanıyorum. Ama eksik bir şey var. Kim ne kadar eğilir ise ne kadar itaat etti gibi görünürse, ne kadar samimi olduğu gibi görünürse bu insanların itibarıyla kendi itibarını düşürecek bir pozisyonlara düşüyor. Buradaki Özkan Çakır’a inanması veya birilerine fazla inanması, güvenmesi sıkıntıların oluşmasına sebep oldu. Karşınızda bir belediye başkanı var. Tabiri caizse doğru olun, dürüst olun inanmak, yaranmak, bir şeyleri elde etmek adına bu kadar hille-i şer bu kadar iskeletsiz olunmaz kıkırdaktan mı oluştunuz, kemikten mi oluştunuz, ne elde ettiniz? Düzce belediye başkanıyla Düzce Ticaret ve Sanayi Odası’nı itilafa düşürme kime yaradı, ne elde ettiniz, attığınız taş ürküttüğünüz kurbağaya değdi mi?

Sıkıntı da şurada; en büyük sıkıntı biz küçük bir şehirde yaşıyoruz. Düzce dediğiniz yeri 400 bin nüfusu var ilçeleriyle beraber merkezinde 200 bin İstanbul’da bir muhtar yönetiyor burayı bir buçuk milyonluk mahalle var aza yönetiyor. Vilayetiz coğrafyada fakat bu memleketin nimetini külfete çevirmeyelim. İskeletli olmak lazım. Biz ne kadar düzgün olursak ne kadar iskeletli olursak ne kadar doğru olursak bu memleketi yönetenlerde buna göre muamele eyler. Yazıklar olsun şehrü-l eminle şehrin ticaret noktasındaki mekanizmasının başındaki insanı birbirine düşürmek ne adamlıkta ne erdemlikte ne hatun kişilikte var. İnsanları birbirine düşürme, birbirine laf taşımasında fayda yok. Çıkmayın sokağa, girmeyin bu sahaya, bu işin anlatılamayan boyutu var.

Tabii ekranların bütün bir kanunu var yapısı var. Hakikaten kelimelerle izah edilmeyecek kadar çok aşağılık biçim içinde oluşmuş bu işlerde çünkü yaranmak adına ama artık Faruk bey de Düzce’de akı-karayı, doğru-eğriyi samimiyeti-samimi görüneni doğan görünümlü şahinleri, şahin görünümlü doğanları hani derler ya görmesi lazım bir belediye başkanı dedik ya bunu pazartesi günü açıklayacağız. Pazartesi günü belediyede kendine itibar menfaat sağlayanları seçeceğiz. Bunların söylenmesi lazım çünkü bizim kaybedecek zamanımız yok çünkü memlekette hizmet lazım. Seçimler geliyor, birçok imkanlar dağıtılacak. Biz şehrin ucuz, basit, niteliksiz, kemiksiz, iskeletsiz insanların fikirlerini, söylemlerini, dedikodularını Faruk beye iletip de sayın Bakan Özlü’nün kafasının yorulmasını istemiyoruz net bu.

Bu tür dedikodu mekanizmalarının bu kadar küçük ve basit işlerin bu makamlar da mevkilerde bu sohbetlerde konuşulması Düzce’ye fayda sağlamıyor çünkü seçim dönemine girildi, seçim ekonomisi başlayacak, buradan bir çok şey alınacak. Bunları dinleyeceğine Ankara’da bürokrasiden Düzce’mize hizmet kalsın biz bunu istiyoruz, bunlar için de bunları yapanların hepsi başka çare kalmadı söylüyoruz fakat dinlenmiyor.