Bugün 8 Mart. ‘Ana gibi yar Bağdat gibi diyar olmaz’ demiş atalarımız. Kadına yüklenebilecek en büyük kutsallığı yüklemişler. Bizim anneannelerimizde bir laf vardır; at, avrat, silah. Çok kıymetli. Biz Anadolu’da yaşıyoruz. Ankara’nın Haymana diye bir ilçesi var. Hayme Ana Haymanaya dönmüş, Selçuklular Hayme Ana’nın liderliğinde Anadolu’ya gelmişler. Kadın bizim dinimizde de milletimizde de en üst safhada ama bugün emperyalizmle ve insanları kapitalizmle idare etmeye çalışan zihniyet bugüne “8 Mart Dünya Kadınlar Günü” demiş. Bir güne kadınların değerlerini ifade eden bir anlam yüklemiş. Bunun aslında çok anlamı yok. Dünyadaki para harcama düşüncesine, kapitalist düşüncenin insanları para harcamaya iten tüketim ideolojisine aşılamaya çalışan günlerden bir gün. Ortaya ne zaman çıktığını bilmiyoruz. Biz bunun asaletini milli ve manevi değerlerimizle en üst seviyede yaşarken kenardan da yan sanayide böyle bir gün çıkmış.

Bugün de her zaman söylediğimiz, “Ana gibi yar Bağdat gibi diyar olmaz” sözüyle beraber annelerimizin, kadınlarımızın günü kutlu olsun. Özellikle sevgili eşim Tülay Ünsal ve kızlarımın da kadınlar gününü kutluyorum. Bir gün değil, bir ömür kutlayalım İnşallah.

Bugün Öncü TV sokaklara indi, vatandaşa milletvekilliği ve siyaset noktasında birtakım sorular sordu. Rahmetli Süleyman Demirel’in bir sözü var, “Türkiye’yi idare etmek kolay, yönetmek zordur” Bir sözü daha var, “11 Eylül akşamı durmayan kan, 12 Eylül sabahı nasıl durdu?” Demirel’i buradan rahmetle analım, Demirel’in bu millete büyük hizmetleriyle çok faydası oldu.

Geldiğimiz noktada 5 Mart’ta İyi Parti lideri Sayın Akşener 6’lı masadan ayrıldı. Ayrılırken masaya kumar masası gibi ağır kelimler söyledi. 24 saat geçmeden masaya tekrar oturdu, oturttular. Ben çizgi olarak Meral Akşener’in memlekete faydalı olabileceği düşüncesinde olan insanlardan biriydim. Niye kalktın, niye oturdun? Yaşar Okuyan’ın dosyası mı vardı veya bir yerlerden talimat mı verildi? Bir elbise var bu elbise bu vücuda sığmıyor. Bir Gelecek Partisi var bir Deva Partisi var. Seçime girmemiş, belirli bir oy potansiyeli bile. Yok yüzde 0,5 bile olmayan parti yüzde 20– 25 oyu olan partiye hükmediyor. Burada bir el var ve bu elin bizim milletimizin ve maneviyatımızın eli olmadığı belli. Meral Hanım masadan niye kalkıp niye oturduğunu izah etmeli, yüz ifadelerini izah etmeli. Siyasette bu kadar karambol girintiler ve çıkıntılar oluyorsa buna toplum nezdinde iyi bakılmalı, bu iyi görülmeli.

Düzce’de vatandaşa, “Milletvekili kim olsun, nasıl bir milletvekili istiyorsunuz” diye sorduk. Vatandaşın genel kanısı şu, “Biz oyumuzu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a vereceğiz” Milletvekilliği konusunda da bir Mustafa Keskin’in bir de Faruk Özlü’nün adı söylendi. Bunu ben de duymaya başladım. Faruk Özlü’nün Belediye Başkanlığı’ndan istifa ederek Milletvekili adayı olmak için bir çalışma yaptığı iddia ediliyor. Kesin bir açıklaması yok. Vatandaşların en büyük sıkıntılarından birisi de şehir içi ulaşımda master planlarla açıkladığımız ve birçok yeri örnek olarak gösterdiğimiz, gidecekleri yere gidememeleri. Arabalar dar ve küçük. Genel düşünce bu.

Geldiğimiz noktada Düzce Necmi Hoşver gibi bir milletvekili daha görmedi. Hasbelkader 90’lı yıllarda ben de gazeteciydim ve Sayın Hoşver’e yakın bir isimdim. Düzce daha ilçeyken dağın üstü dağın altı kavgası vardı. Düzce’ye ne veriyorsan Bolu’ya da onu vermen lazımdı. Necmi Hoşver, DÜ kurulmadan önce AİBÜ TIP Fakültesi’ni bir ilçeye kurduğu zaman, Necmi Hoşver Bolu’ya girmesin diye pankart açmıştı. Ben Düzce’ye Necmi Hoşver sonrasında tekrar Necmi Hoşver gibi Düzce sevdalısı bir milletvekilinin geldiğine inanmıyorum. Necmi Hoşver’in siyasetinin, çoluk çocuğa, siyasette bir adım atmak isteyen ve Düzce’yi tanımak isteyen herkese anlatılması lazım. Ankara’dan aldığı hizmeti Bolu’ya rağmen Düzce’ye kazandıran -bir ilçeye kazandıran- bir milletvekilinin Düzce milletvekili olduğunu, AK Parti gibi bir parti ve Recep Tayyip Erdoğan gibi bir liderle birlikte olduğunu ben hayal bile edemiyorum. Allah nasip etmedi olmadı. Necmi Hoşver’in bu memleket için o günkü şartlarda yaptıklarını şimdi vekil olarak yapanlar o zekatların, o hayırların ve o hizmetlerin sadakasını bile ödeyemez. O günlerde Ankara’da Düzceliler ve Akçakocalılar Derneği gibi dernekler vardı. Senede birkaç kez organizasyonlar olurdu. Yemekler yenirdi. Bütün Düzceliler birbirini tanırdı, istişare ederdi. Şu an yok, hiçbir şey yok. Benim tavsiyem; kim milletvekili olsun, nasıl olsun hangi sıraya konsun bunu bilmiyorum ama aday olacaklar Necmi Hoşver’i bir ziyaret etsinler. Hizmet nasıl getirilir bir sorsunlar. Bolu’ya rağmen bu hizmeti Düzce’ye nasıl getirdiğini bir sorsunlar. Ben şu an siyasette özellikle Milletvekilliği bazında, Düzce’nin AK Parti iktidarından ve Cumhurbaşkanlığı vizyonundan yeteri kadar nasiplenmediğini düşünüyorum. Çevrede Milletvekilliği olan illerde o kadar büyük hizmetler yapılmış ki… İstisnalar kaideyi bozmaz ama biz istisnayız; bizim Milletvekili olarak Ankara’ya gönderdiklerimiz garip gurbetçi gibi. Milletvekilliği yaparken 4 sene burada, bitince nerede oldukları belli değil. Ya Ankara’dalar ya da İstanbul’dalar. Ama beğenmediğimiz, Düzceli mi dediğimiz ve evi mi var dediğimiz İbrahim Korkmaz ve Fahri Çakır istisna. Her ikisi de Düzce’nin içinde yaşadılar ve yaşamaya devam ediyorlar. Fahri Çakır bir dönem milletvekilliği, sonrasında Ticaret Odası’nda başkanlık yaptı.  İbrahim Korkmaz da bu kadar tantanadan sonra milletin içinde gezebiliyor.  Kim olursa olsun önce Necmi Hoşver gibi bir değeri dinlemeliler ve istişare etmeliler. Sonrasında milletvekilliği bittikten sonra Büyük Camii’nin ve Cedidiye Camii’nin önünde vatandaşın çay içebileceği, sohbet edebileceği biri olmalı. Diğer türlüsünü insanlar hiçbir şekilde onaylamıyor. Tabandan gelen ses; hangi partiden olursa olsun yeni isimler ve Düzce’yi Düzceli gibi dertlenen ve Düzce’de doğmuş büyümüş ve yaşamış biri istendiği yönünde. “Milletvekilliğinde listeye bakacağız, Cumhurbaşkanlığında Sayın Cumhurbaşkanı’na vereceğiz lafı muhalefetin lafı” deniliyor. Muhalefetin lafı mı vatandaşın lafı mı olduğu görülecek. Burada çok hassas bir noktada durulması lazım. Vatandaş milletvekilini, gönlüyle, kalbiyle ve muhabbetiyle yanında istiyor. Bize gurur ve kibir taslayacak isimlere karşı herkes sandığı bekliyor.

PROGRAMIN TAMAMINI BURADAN İZLEYEBİLİRSİNİZ...