Eskiler derler ki: “bir insanın kim olduğunu, onu sevenlere ve sevmeyenlere bakarak anlarsın.” Bu eskimez hakikat terazisi kıyamete kadar geçerliliğini kaybetmeyecek bir kandil gibi dara düştüğümüz her an önümüzü aydınlatır, aydınlatmalıdır.

Sevenleri ve sevmeyenleri birbirine hiç benzemez insanın. Kritik soru şu: “seni kimler seviyor kimler sevmiyor?”

Evet, sevenlerine ve sevmeyenlerine bakarak bir insanın kalitesini anlayabildiğimiz gibi kimleri sevip kimleri sevmediğimize bakarak da kendi kalitemizi anlayabiliriz.

Meslek büyüğü bazı ağabeylerimizin: “sokağın nabzını tuttuk şunları bunları söylediler…” söylemlerinde kastettikleri sokak Spor Sokak’sa bu yazıyı okumanıza gerek yok.

Gelelim Düzce’den gelip geçen, geçerken de ‘iyi insan olduğuna hem dünyada hem ahirette şahitlik edip ispatlayacak gönüllerde bıraktığı izler hatırına hayır dualarıyla anılan Vali Cevdet Atay’a…

Mütevazı bir yaşam biçimiyle, devlet adamlığı izzetini de yansıtarak, hiç kimsenin görmediğini gördü. Herkesin kulak tıkadığı mazlumlar, garipler, yetimler, şehit ve gazi yakınları, sesini duyuramayan çaresizler onun birinci gündem maddesiydi.

Belki herkesin bildiği ama kimsenin ilgilenmediği bir hadiseyi anlatmak istiyorum.

Biliyorsunuz Vali Atay, bundan sonraki görevine Şırnak Valisi olarak devam edecek. Sosyal Medyada gezinirken, gazeteci Orbay Müslüm’ün bir paylaşımda Şırnak’ta olduğundan bahsettiğini gördüm.

-Ağabey hayırdır, ne işin var Şırnak’ta?

-Cevdet Vali’ye eşlik ettim. Taşınmasına yardım ettim.

-Neden?

-Benim ona vefa borcum var. Defalarca evime ziyarete geldi, çocuklarımın tedavisiyle ilgilendi. İlaç masraflarını karşıladı, bana babalık yaptı. Vefa borcumu ödemek için görev yerine kadar yolcu ettim. Orbay’ın 2 çocuğu da Glanzman ismi verilen bir kan hastası, tedavi ve ilaç masrafları dudak uçuklatıyor.

Vali Cevdet Atay’ın, yerel bir haber sitesinde haberi görerek aileye ulaştığını ve görev süresi boyunca onlara her anlamda tek bir şartla desteklediğini söylüyor Orbay:

“Tek bir şartım var: Bunu Allah, sen ve ben dışında kimse bilmesin…”

İnsanların yapmadıkları iyilikleri söyledikleri böyle bir zamanda, yaptığı iyiliği “Allah bilsin yeter” düsturuyla yaptığı için güzel insandı Cevdet Atay…

Örnekleri sayısız… Soğuk bir kış gününde Genel Yayın Yönetmenimiz Sadullah Ünsal, Valilikte bir toplantıya katılmak üzere kanaldan çıkacağı esnada, gariban bir karı koca geldi kanala.

İfadeleri şuydu: “ben kâğıt toplayarak geçimimi sağlıyorum, böylelikle engelli eşime bakıyorum. Benim kâğıt toplarken kullandığım elektrikli bisikletimi çaldılar. Ben de engelli olduğum işe giremiyorum. Ekmek teknem çalındığı için işe gidemiyorum evime ekmek götüremiyorum. Çalmadığım kapı kalmadı, bana dediler ki Sen Öncü’de Sadullah’a git o senin işini çözer.

Çıkmış gelmiş garipler o soğuk kış gününde incecik elbiselerle…

Ünsal’ın ilk işi Vali Cevdet Atay’ı aramak oldu.

Atay’dan gelen Cevap meseleyi bilmiyordum şu andan itibaren bu benim şahsi meselemdir…

Ve bir hafta içerisinde o aileye sıfır bir elektrikli bisiklet alınarak teslim edildi.

2 Ay sürüncemede kalan mağduriyetin sorumlusu olarak aradaki bürokrasiyi elbette suçlamak için yazmadım bunu.

Ama Düzce’den bir gönül insanı, gariban ve mazlum babası, tam bir devlet adamı Vali Cevdet Atay geçti…

Düzce’deki mazlumların, gariplerin gözyaşları ve hayır dualarıyla uğurladıkları Cevdet Atay’a yeni görev yerinde başarılar dilerim.

Gönlüne dokunduğu tüm Düzceli sevenleri adına en kalbi şükranlarımı sunuyorum…