Düzce’nin kanayan bir yarası var. Bu yaranın tedavi edilmesi lazım. Gençler, yeni yetişen nesil, tabletten, bilgisayardan; biraz daha ergen olanlar yanlış yollardan, uyuşturucudan kurtulması, Düzce’nin en önemli gündem maddelerinden bir tanesi. Küçük yaştaki çocuklar tablette, bilgisayarda… bu neslin beyninin köreltilmesi anlamına geliyor. Burada bir Düzcespor var, bir Düzcespor’un altyapısı var. Ben Gökhan Kapoğlu’nu ve ekibini buradan tebrik ediyorum. Büyük bir fedakârlık gösteriyorlar. Sokaklarda küçük yaşta olan çocuklarımız için oraya bir futbolcu minikler ordusu kurulmuş. Geçtiğimiz gün ben de oğlumu getirdim oraya ve baktım ki orada başka bir fedakârlık var. Tabletlerle veya beynini uyuşturacak başka şeylerle uğraşan yavrular, futbolla ve sporla o enerjiyi atıyor ve kendilerine güzel bir gelecek sağlıyor. Yeni nesile geldiğiniz zaman, yeni nesil de yetişiyor, bir futbolcunun 6-7 yılda yetiştiği söyleniyor.

İslam Keleş kardeşimiz bir yazı yayınladı; Yolun Sonu. Yani Düzcespor’la şu an itibarıyla gelinen noktada bizim belediyenin verdiği destekle, bizim yaptığımız fedakârlıkla biz çıkmaz sokağa girdik türünde bir açıklama yaptı. Spordan çok şey olur. Bir milletin, bir gençliğin, güreşi, hentbolu, basketbolu, voleybolu, yüzmesi tüm kapsamıyla değerlendirildiği zaman kurtuluşu olur. Spora verilen yatırım bazılarına göre dipsiz kuyunun içine atmak, hayır değil! Benim hayatım boyunca futbolla işim olmadı, futbol maçına da gitmedim ama şunu gördüm ve şunu da biliyorum. Eğer bu gençliği kurtarmak istiyorsak, önlerine alternatif bir yapı koymamız lazım. Sporla ve farklı aktivitelerle bu tür alışkanlıklardan kurtarmak lazım. Çıkmış bir tane kahraman, Gökhan başkan, bir mücadele veriyor, maddi, manevi, içtimai, onun ekibindeki arkadaşlar da keza aynı şekilde.

Hüdaver Gösterişli’nin damadının dürüm yeri mühürlendi. Ondan önce de Ahmet Çalışkan’ın bir yeri mühürlendi. Bunun ikisinin hikâyesi de şöyle; adam iş yerinde yol kenarında bir iş yapacak, herkes iş yapsın para kazansın, eyvallah. Oto temizlik, yani temizleme üzerine kurulmuş bir yeri evirmişler çevirmişler lokantaya çevirmişler. 20 metre ileride veya 100 metre gerideki adam 30-40 bin TL kira veriyor, sen oraya oturacaksın. Niye? Ne özelliğin var? İşte özellik burada neticelendi. Netice itibarıyla imara, vicdana, ihsana, insana aykırı olan eylemlerde burada yol verilmedi.

Murat Aydın Düzce Belediye Başkanlığına vekaleten baktı, bir hafta boyunca da bakacak. Bu vekalet bildiğimiz kadarıyla Hüdaver Gösterişli’deydi. Murat Aydın geldikten sonra aynı gün orası mühürleniyor. Bunun bir anlamı var. Ey Hüdaver Gösterişli. Oturduğun makam makam değil, Başkan Vekili diye bir makam yok. Oda, öyle bir oda yok. Araba, öyle bir araba yok. Mevzuat ve kanunlar çerçevesinde. Sana diyor ki açıkça; ‘çekil kardeşim kenara’ deniyor. Niye daha ısrar ediyorsun? Milleti de kendini de rahat bırak, huzurlu bir hayat yaşa. Bugüne kadar verdiğin hizmetler için teşekkür ediliyor sana, çekil kenara diyor. Bu inşaatın yapılması, mühürlenmesi ve sonuçlanması sürecindeki anlam bu, ‘kenara çekil.’ Düz bir meclis üyesi olarak otur oturduğun yerde deniliyor ama anlatılamıyor.

Ahmet Çalışkan, Belediye Meclis Üyesi. Bir binası var. Bir binanın yanında bir çıkma yapılmış otopark yapılan yere. Çıkma yapılan kişi gitmiş bu binadaki bütün oturanlardan muvaffakiyet almış, demiş ki, beni de aylık ortak giderlerinize dahil edebilirsiniz. Aylık 150- 200 TL. Bizim Muhammet Çalışkan muhasebeci ya, bunlar parayı çok hesap ediyorlar. ‘Ben bu parayı da vermem, bunu da buraya yaparım.’ Yapamazsın, muvaffakiyet alman lazım, binadan, çıkmayı yapmak için. Yasal olarak prosedürü bu. 150 lira parayı vermemek için orada, insanlar da sen oraya katılmıyorsun biz de sana muvaffakiyet vermiyoruz, burada inşaatı yapamazsın, durdurun inşaatı demişler. Şikâyetler edilmiş, noterden ihtarlar çekilmiş. İşin sonunda apartmandaki gidere dahil olmamak adına, ‘ben partinin meclis üyesiyim, ben burada yaparım ne imarı dinlerim ne belediyeyi dinlerim ne sizi muhatap alırım, siz kimsiniz’ e getirmiş işi. Orası iptal oldu, ceza kesildi. İnsanda az bir insanlık olur ya, insanda bir vefa olur, insanın önce kendisine saygısı olur. ‘Bağımsız devam edeceğim.’ Seni oraya kim seçti? AK Partililer seçti. Seni oraya kim koydu? Faruk Özlü. Faruk Özlü seni odasından kovdu, çık git dedi o zaman, çek git dedi sana. O kadar aşağılanma, o kadar dışlanma, kundaklanıp cami önüne koyulma noktasına kadar gelmiş, ‘ben bağımsız devam edeceğim’ İstifa et. Belediye meclisinden de istifa et. Seni o listeye koyanlarla, sana oy veren insanlara ‘ben sizi beğenmiyorum.’ Demişsin, niye? Kaçak inşaata yol vermediniz diye. O zaman git, o zaman istifa et. Bu Hüdaver Gösterişli için de geçerli. ‘Sana ne kardeşim, sana mı soracağız, kimin istifa edeceğine, kimin görevde kalacağına sen mi karar vereceksin?’ derseniz, size ben de oy verdim beyler. Benim de oyum var vatandaş olarak. Ama ben burada Sadullah Ünsal olarak konuşmuyorum ki milletin sesi, milletin iradesi, halkın gündemi, halkın beklentisiyle konuşuyorum. ‘Halkın beklentisi o mu?’ O. ‘Partinin beklentisi o mu?’ O. Siz bunu nasıl izah edeceksiniz etrafınızda nasıl izah ediyorsunuz, evinizde, köyünüzde? Eğer bir haysiyetse, onursa, gurursa, ‘arkadaş ben seninle yollarımı ayırıyorum ama verdiğin makamı bırakmam.’ Öyle olmaz. İstifa edeceksiniz, adamlık, erdemlik bunu gerektiriyor. Etmezseniz bir Sadullah konuşur bir gün başkası konuşur.  Faruk Özlü, bir dahaki dönem dostu, düşmanı, adamı adam olmayanı ayırt edecek çok güzel kriterler oluştu.

Haberin videosuna ulaşmak için tıklayın!