Diriliş mi yoksa entübe doğuş mu..? Ve insanoğlunun geleceği?
Ne adına, kimin adına?
İnsanoğlu nereye sürüklenecek ve bu sürüklenmeye kimler nasıl karar verecek?
Evet, Pavlus’un çocukları bunu sahiplendiler, insanlığı nereye ve nasıl sürükleyeceklerine egoları ve ihtirasları adına karar verdiler.
Bu kararın arkasından otoriteleri açısından çok büyük riskler barındırmasına rağmen ve olağanüstü kargaşa ortamında, paganizm adına sabırsızlıkla bu doğumu, aslında erken doğumu gerçekleştirmek istediler.
Bu doğum ile birlikte insanoğlunun entübe edileceğini bilmelerine rağmen, bunu istediler.
Bilerek isteyerek, bunu hedeflediler.
Nefessiz kalan toplumlara, nefes olduk palavrası ile aldatarak ve bu aldatmacanın sonucunda bu otoritelerini ilan etmek istediler.
Çünkü biliyorlardı ki; sağlıklı vücudun üzerine kendi hayallerini, kendi pagan kültürlerini bina etmeleri mümkün değil idi.
Bunun içindir ki bu doğumu, özellikle insanoğlunun entübe edilişini istediler ki, tarihi tekerrür ettirecek ortamı sağlasınlar ve tekerrürü gerçekleştirerek pagan kültürü tekrar otorite kılsınlar.
Onun içindir ki, onların tüm planları kaos ve terör idi.
Düşüncelerinin alt yapısı ve özelliği, bu ortamdan beslenen bir inanca sahip olduğu için, ilk planda bu kaos ve terör ortamını sağlamak istediler.
Ve yeryüzünün her tarafına, özellikle yarası olan ve kabuk bağlamış her tarafına, bu kaosu hakim kıldılar.
Onlar öylece inanıyorlardı ki; kaos ve terör ortamında nefessiz kalan insanlığın, istenilen şartları ve ortamı hazırladıktan sonra uyandırarak, ‘entübe’den çıkararak, pagan kodlarını yeniden yükleyerek, kendilerine teslim olmalarını sağlayacaklarını.
Bunun içindir ki, bizler için terör olan her şeyi adım adım bizlere seyrettirerek beynimize ve vicdanımıza hakim olmaya çalıştılar.
Bunu yaparlarken de asla ve asla sınır tanımadılar, tanımıyorlar.
İşte seyrediyoruz yeryüzünün her tarafında ki tehdit ve şiddet sarmalını.
Her gün, ama her gün, insanlığı kendi istikametlerine çekebilmek adına tehdit etmelerini ve bunun arkasından hizaya gelmeyenlere uygulanan şiddetleri.
Ve ortada hiçbir geçerli gerekçe olmaksızın, bunları görmekteyiz ve yaşamaktayız.
Üzgünüm ki, sırası gelen, gelmeyen her toplum bu oyunlarla ve oyuncularla karşı karşıya geliyor, yeter ki insanlığın entübe süresi yaşansın ve oluşturulmak istenen şartlar hazırlansın.
Ukrayna’da da yaşanılanlar, arkasından Filistin’de yaşanılanlar, Sudan’da yaşanılanlar ve arka arkaya gelmesi muhtemel Venezüella’da belki de Tayland’ta yaşanılacaklar, bunların hepsi bu entübe sürecinin birer gerçek örnekliğidir.
Asıl amacı, geleceğin inşası için oluşturulmak istenen şartların gerçekleşmesidir.
Yaşanılan tüm bu hadiseler, bu gerçeklik düzlemi için atılan adımların ta kendisidir.
Aslında kendileri de nefes alamıyorlar, yaşamlarının her anında ve her yerinde boğuluyorlar.
Kendilerinin organize ettiği ve öne sürdükleri sürekli çatışma, sürekli kaos, sürekli terör ve bunların ötesinde ve en önemlisi, kendileri için tehdit olarak gördükleri, bu yaşanılanları sorgulayan insanlığın ve özellikle sorgulayan gençliğin dimdik ayakta oluşudur.
Tüm bunlarla birlikte geç kaldıklarını düşünüp bu doğumu ve entübe döneminin, bir an önce gerçekleştirip bitirmek istediler.
Onun içindir ki; acele edip, olmayan dirilişlerinin ilanını İznik’te yaptılar.
Evet, doğum gerçekleşti gerçekleşmesine, ama planladıkları ve yaşattıkları entübe süreci istedikleri dirilişin gerçekleşmesine asla yol açmadı.
Hayal kurdukları ve arzuladıkları dirilişin gerçekleşmesi mümkün olmadı, olmuyor, buna rağmen diriliş olmuş gibi davranıyorlar.
Kendileri çalıp kendileri oynuyorlar.
Ne seküler- küresel dünya buna rıza gösteriyor, ne de kendi yanlarında duran veya durmak zorunda kalan pagan- putperestler buna tam anlamıyla rıza gösteriyor.
Tehditler, baskılar, aldatmacalar ve rüşvetler karşısında kerhen rıza gösteriyorlar.
Herkesin bir çekincesi var, herkesin bir kuyruk acısı var.
Bunun içindir ki bu kitleler bu dönemde sadece ve sadece sessiz kalıyorlar.
Bizler bu geçiş sürecini, entübe edilmiş bu insanlık hayatının içerisinde yer alan, vicdanı hür insanlar olarak bizler, evet bizler, bu iki kutbun savaşında, bu iki kutbun hayvani mücadelesinde, yüreğimizle ve vicdanımızla insanlığın önünde örneklik teşkil edecek bir duruş sergilememiz gerekiyor.
Bu duruşu sergilemeliyiz ki; vicdani olarak rahatsız olan, iç sesini dinleyen ve Rablerini arayanlar, bu örneklik karşısında, evet bizler, ne sekülerlerin bizlere dayattığı boşluğu ne paganların bizlere dayattığı çokluğu tercih etmek zorunda kalmayalım diye haykırsınlar ve koşar adım zulümden kaçarak barışa doğru koşsunlar.
Tek olana yönelerek, O’nun bizim için sunmuş olduğu selam yurduna doğru salat üzere yol alsınlar.
T.K. kul6303839.