Bugün ayın 2’si 58 gün kaldı yerel seçimlere. Hani anneannelerimizde bir ifade vardır; ‘Sayılı gün çabuk geçer’ diye. Bu 58 gün de çabuk geçecek. 5 yılı insanlar yerel seçimleri şu sözle, şu anneanne ile beklediler;  ‘Beklenen gün gelecekse, çekilen çile kutsaldır.’

Cumhuriyet Halk Partisi’nde Sedat Çelikel ismi açıklandı, vatandaş ‘Bu tavşan aday diyor.’ Çünkü Çelikel’in Düzce kamuoyunda veya altyapısında bir ağırlığı yok. Örgüt istedi, oldu ve bitti, ama burada şöylede diyorlar… Biz vatandaşı dolaşıyoruz… Vatandaş diyor ki; ‘Sedat Çeliklel’in isminin açıklanmasından sonra kartlar yeniden karıldı Düzce’de.’ Yani Çelikel, sağdan – soldan, sosyal demokratlardan ve muhafazakar kesimden oy alamaz, yüzde 5, yüzde 6 oy alır, kalır. Ama buna oy verecekler özgürleşti, kime doğru yönelecekler? Davut Güloğlu da indi sahaya, bütün basına gidiyor veriyor, veriştiriyor. Yani kendisi heyecanlı… Yeniden Refah Partisi de bir açıklama yapacak, ‘ittifak var mı, yok mu?’ diye. Bu süreçte Davut Güloğlu ya imdat frenini çeker kalır, ya da çeker gider. Yani ittifak varsa Davut Güloğlu ‘Harç bitti, yapı paydos, ben gidiyorum’ der. Ya da Nasrettin Hoca’nın ıslıkla merkep araması gibi kalır Düzce’nin içinde.

Mehmet Keleş saha da derinden derine sahada çalışıyor, ne yaptığını bilmiyoruz. Çok da bir şey paylaşmıyorlar, onlar sessizliği seviyorlar belki, onu da bilemiyoruz.  Fakat burada eksik gördüğümüz şu; ‘Çok yaşa padişahım’ diyenler var ya; kendini olduğundan fazla gösterenler, daha güçlü gösterenler, o mahalle benim, şu mahalle hal oldu, burası tamam, iki tane adamla konuşup, siyaseti ve Düzce’yi bilmeyen adamlar var ya, AK Parti Düzce Belediye Başkan Adayı ve mevcut Belediye Başkanı Faruk Özlü’nün istikametini bozuyor, bence. Yani burada, seçimin o kadar kolay kazanılmamakla beraber, Faruk Özlü’nün bir sağına – soluna bakması lazım. Çünkü olmayanı, bilinmeyeni, aslında yapılmayanı ve tabandan gelen sesi birileri Özlü’ye yanlış aksettiriliyor, ben öyle görüyorum. Bunu vatandaş söylüyor, ben deniyorum. Ben şimdi gece ve gündüz insanların içinde hasbihal eden bir kardeşinizim.

Şimdi bu spor sokağın bitiminde çadırlar kurulmuş, oradan çıkan insan çadırdan geçmek zorunda. Bizi bir esnaf aradı, ‘Bunu Mustafa Kayıkcı’ya da söyledik’ dedi. ‘Yeter artık, Düzce’nin dışından çadırla gelen esnaf, Düzce’nin yerli esnafına  büyük bir darbe vuruyor’ dedi. ‘Bunu Mustafa Kayıkcı’ya söylemişler,  ama ‘bizi buradan kimse kaldıramaz, buna kimsenin gücü yetmez’ diye esnafa racon kesiyorlarmış. Tabiri caiz ise tam böyle seçim döneminde, ekonominin de sıkıntılı olduğu bir yerde sabah -  akşam gördüğün, derdini paylaştığın, dükkanını ziyaret ettiğin esnafı bu hale düşürecek doğruyu, Faruk Özlü’yü kim ikna etti ben anlayamadım. Mustafa Kayıkcı, Esnaf Odası Başkanı, yani sen bu işi nasıl izah etmedin? Yani örneklendiriyorum… Yani Sayın Faruk Özlü’ye, Belediye Başkanımıza, ‘Esnafımızın durumu kötü, buraya kurulacak panayırla, çadırla esnaflarımız daha da çok kötü olacak. Bu yanlış bir şey, bunu yapmayalım!’ niye demedin Mustafa Kayıkcı? Allıyorsun, pulluyorsun, ‘Biz Faruk Bey’e destek vereceğiz’ diyorsun. Peki destek böyle mi olur? Gözüne perde olarak mı olur? Gerçekleri anlatmamakla mı olur? Esnafın sesini, esnafın derdini anlatmamakla destek olunur mu? Adamın altını oyduruyorsunuz.

‘Bazen şeytan adamın kulağına ezan okur’ derler büyükler. Bunlara dikkat etmek lazım… Doğru söyleyerek yanılta bilirler. Mustafa Kayıkcı, esnafı da Sayın Faruk Özlü’yü de yanıltıyor burada. Gitsinler, Spor Sokak esnafı ile görüşsünler, bizi bu konu ile ilgili birkaç esnaf aradı. Kim bu kararı verdirmişse, yanıltmış. İdarecilerin, yanılmaması lazım... Yani tam böyle horon başlamış, güzel bir zeminde, yani sert bir zeminde horon tepmek varken,  çamurun içine çekiyorsunuz, orada horon oynatıyorsunuz. Ondan sonra; ‘Biz Sayın Bakanımızı destekliyoruz’ diyorsunuz. Nasıl destekliyorsunuz? Hadi git esnafı dinle…  Esnaflar bugün sana bunu söylediler… Ne yaptın? Hiç…

Doğru olacağız, doğru bileceğiz, doğru yapacağız. Bizlere de çok sosyal medya üzerinden tepki geliyor, ama ben onlara saygı duyuyorum. Hakaret olursa zaten hukuk birimimiz zaten görevde… Yani ben sizi buradan uyarıyım, hakaret var-i şeyler yazmayın. Para ödersiniz, sosyal medyadaki tarama sisteminden bizim avukatlarımız bunları takip ediyor. Hakaret olmadığı sürece bize istediğiniz kadar eleştirin, sosyal medyadan yazın, wahtsApp ihbar hattından yazın, söyleyin fikirlerinizi, yanlışımızı da, doğrumuzu da… Çünkü biz sizler için buradayız. Biz tarafta değiliz, haklının veya haksızın yanındayız, ne de karşısındayız, biz ortada durmaya çalışıyoruz, ama gerçeği ile beraber.

Şimdi şair diyor ki; ‘Doğru olsam, ok gibi… Yabana atarlar beni… Eğri olsam yay gibi, elde tutarlar beni.’  Çok güzel ifade ediyor ve devam ediyor şiir. En son diyor ki; ‘Doğru ok hedefe gider amma, eğri yay elde kalır…’Lütfen sivil toplum kuruluşları, bu memleketteki oturduğunuz, içtiğininiz, yediğiniz makamlardaki sekreterlerle makam arabalarında lale devri yaşadığınız, itibar gördüğünüz koltukların hakkını verin. O esnafın sesini dinle Mustafa Kayıkcı, ondan sonra da git anlatman gereken yere anlat. Buradan bizi konuşturma, bu bizim işimiz değil, ama iş verdin başımıza.

Erciyas Boru Fabrikası, Türkiye’nin sanayisine hizmet ediyor. Orasının başında Kamil Bey diye bir müdür var. İşçiler grev başlatmış… Yani işçi ve işverenin arasında böyle bir itilafa düşecek bir konu da yok. İşçiler grev yapıyor… Nerede bu AK Parti’nin İl Başkanı? Nerede bu memleketin milletvekili? Nerede bu Memleketin etkilisi, nerde Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı? Bir tanesi ticaret erbabı, sanayici, bir tanesi de çalışan emekçi. Bu memlekette sanayicinin ve emekçinin hakkını – hukukunu ortaya koymak için kimin devreye girmesi lazım? Kimin buraya müdahale etmesi lazım. İdare ve irade sahipleri, neredesiniz? Liste belirliyorsunuz, neye göre liste belirliyorsunuz? Enaniyetinize göre, gururunuza göre, kibrinize göre ve hepsinden önemlisi menfaatinize göre. Neye göre? Bir arsa alacaksın bir bölgeden, o arsayı bir statüden, bir statüye çevireceksin. Ondan sonra siyaset yapacaksın, bu çevirme ile ilgili sana bürokrasi yapan Belediye Başkanına türlü türlü iftiralar atarak, türlü türlü oyunlar kurarak ‘O olmasın’ diyeceksin. Yazıklar olsun, böyle bir anlayış olamaz. Ah bunları Sayın Cumhurbaşkanımız, Reisimiz bir duyabilse… Artık bilemiyorum size neler yapar? Ama baya bir şey yapar…

Bu işçilerin hakkı ve hukuku kala kala, ‘ithal’ dediğimiz, ‘neden buradan aday gösterildi?’ dediğimiz CHP Düzce Millet Vekili Talih Özcan’a kaldı. Gitti, işçi sendikasıyla ve fabrika yöneticileri ile arayı bulmaya çalışıyor, çözüm üretmeye çalışıyor. İşte ben buna ‘Vekil’ derim, işte ben buna ‘Aynı dili konuştuğum, aynı duyguyu paylaştığım adam’ derim.

Mesele şu; bir memlekette haksız bir iş varsa, yanlış bir şey varsa elinizle düzeltmek lazım. Düzeltemiyor musunuz? Dilinizle düzeltmeniz lazım. Düzeltemiyor musunuz, kalbinizle karşınızdaki insana buuz etmeniz lazım. Karda, kışta, kıyamette işçi sokakta, yani dertte… Yani kasap et, koyun can derdinde… Sayın Cumhurbaşkanımız buradan sesleniyoruz; size en çok oy veren Düzce’yi kimlerin eline emanet ettiniz? Bu hal ne? Çok kötü bir halimiz var… Hani ‘İş bilenin, kılıç kuşananın’ derler ya; biz burada ne iş bilenenden, ne kılıç kuşanandan… Enaniyetten, gururdan, kibirden, siyasetinden bu zorlukları yaşıyoruz. İnşallah bu ses duyulur, inşallah o Spor Sokak’taki esnafın derdi ile Erciyas Boru Fabrikası’ndaki emekçinin hali, sanayicinin de hakikatin üzerinde birileri dertlenir ve çözüm bulunur.   

İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ