Bu konuyu aylardır işlemek istiyordum fakat yanlış anlaşılmaktan ürktüğüm için yazamadım.
Artık ne olursa olsun işleyeceğim.
Nasıl bir tepki ile karşılaşacağım bilmiyorum ama düşündüklerimi yazıp herkes ile samimi bir şekilde dertleşmek istiyorum.
Ve buna tüm samimiyetimle başlıyorum.
Bu dertleşme ile beraber hepimiz, yapılan eylemlerin boyutunu değiştirmeye, etkisini artırmaya ve bununla beraber bir nebze de olsa zulmün ateşini düşürmeye ve belki de söndürmeye neden olacak su taşıma eylemine vesile olmuş oluruz.
Dertleştikçe sonuca yaklaşacağımıza inanıyorum, yeterki her bir birey su taşımaya devam etsin.
Yapılanları hiç bir zaman küçümsemiyorum sadece düşüncenin, yöntemin ve hedeflenenin yanlış olduğunu düşünüyorum.
Kimseye de boykotlardan dolayı boşverin veya saçmalamayın demiyorum, eylemlere sessizce bende katılıyorum ama yapılanları da, yapılması gerekli olanların zirvesi, bayrağı olarak da görmüyorum ve bunun bayraktarlığını da yapmıyorum.
Bu düşüncem ve tavrımdan dolayı da kimseyle tartışıp polemiğe de girmeyeceğim.
Hedefim sadece bir ufuk açmak, düşünmeye sevketmek ve sonucunda hedefe ulaştıracak, en azından iblisin kodlarını bozacak doğru olan düşünceye ve yönteme yaklaşmak, belki de bulmak.
Tüm çabam ve gayretim de bu yönde olacak, bunun için yüreğimi ortaya koyarak hareket edeceğim.
Yapılanları, hedefi ve başarısı olan bir eylem veya boykot olarak algılamadığım gibi maalesef çaresizliğin vermiş olduğu bir tatmin olma yöntemi olarak da görüyorum.
Bana verdiği his, bir şeyler yapma duygusu ve hazzı, sahte bir tatmin olma durumunun ötesine geçmeyen, aldatıcı ve oyalayıcı bir duygu yoğunluğu olduğu noktasındadır.
Daha doğrusu, insanın kendi gerçeklerinin üzerini örtmesi, gizlemesi anlamına geldiğini düşünüyorum.
Ve bu boykot eyleminin bayraklaştırılmasının da ister istemez apaçık bu kodlara ve hedefsizliğe hizmet ettiğini düşünüyorum.
Boykotların kısmen etkisi olduğu görüntüsü ile beraber, küresel sermayenin işleyişi ve bu eylemlerin bu işleyişe verdiği maddi zarar ve sosyo ekonomik etkisi yok denecek kadar az ve cılız olarak ortada duruyor.
Bana göre bu etki sıfır denecek kadar az.
Bu güç sahipleri bunu geçici bir vızıltı olarak görmekte, inanmakta ve öylece duruş sergilemektedirler.
Çünkü küresel sermayenin piramit ve tekelci yapısı, bu işleyiş içersinde tam ve kuşatıcı gücü, bu küme içersinde gelişimi ve değişimi tüm yönleriyle kendi insiyatiflerinde olmasını sağlamaktadır.
Ve bu dişlilerin dışında döndüğünü sandığımız dişlilerin, bu çarka bir etkisi olmamaktadır.
Çomak soktuğumuzu sandığımız çark kendisini yenileyerek devam etmektedir.
Nihayetinde de ortaya konulan eylemlerden, istenilen sonuçların alınmasına, bu yapı ve yapı sahiplerinin izin verdiği kadarı ile ulaşılmaktadır.
Bu yapı sahipleri buna fırsatı vermedikleri gibi davranış biçimlerini de yine küme içersinde kendi dişlileri ile çarka monte olacak şekilde tekrardan dizayn etmekte ve bunu kolayca hayata geçirmektedirler.
Boykot edilenlerin içersinde en sembolik markalardan olan “coca cola” markasının alternatifi olarak çıkan markaların tümüne baktığınızda, colanın önüne gelen yeni tüm özel isimli markaların hepsi bu piramit işleyişin içersinde yine bu yapıyı tamamlayıcı markalar olarak yerlerini almışlardır.
Üzgünüm ki, sermayenin akışı yine piramitin tepesidir.
Colayı oluşturan tüm hammaddelerin temini, ambalajın tasarımı ve üretimi, aynı şekilde etiket tasarımı ve algısı, reklamın verildiği düzlem, ortaya çıkan ürünün bize ulaşana kadar tüm lojistik destekleri, bunları içerken yaşadığımız haz ve tüm bu hareketlilikle oluşan sermayenin akışı yine bu piramitin tepesine doğru olmaktadır, ona hizmet etmektedir.
Para bu sefer sağ cebe değil sol cebe akmaktadır, değişen sadece colanın önündeki özel ismidir.
Onun dışında değişen hiç bir şey yoktur, dişliler ve çark aynıdır, işleyiş aynıdır.
Peki ne yapmamız gerekiyor veya nasıl davranmamız gerekiyor ki bu dişli sistemi dağıtarak, yeni bir dişli sistemi oluşturalım?
Bunu yeryüzündeki tüm mazlum insanlar için özelde de kendimiz için düşünerek cevap bulmaya çalışmalıyız.
Bunu mutlaka yapmalıyız.
Ben tamda burda bir çıkış yolu olsun diye, bir ufuk ve sorular kümesi bırakarak bunu başlatmak istiyorum.
Her şeyden önce bizler kendimizi boykot etmeliyiz, evet kendimizi boykot etmeliyiz.
Buda nerden çıktı diyeceksiniz, doğrudur insanın kendi kendini boykot etmesi ne demek?
Peki bunu nasıl bir eylem ile veya nasıl bir konumlana ile yapacağız?
Bunu yaparken amacımız ve hedefimiz ne olmalı?
İnsanın kendisini boykot etmesi ile ateşe su taşıması arasında ne türlü bir ilişki olabilir?
Bu soruları sorarak hepimizi düşünmeye sevketmek istiyorum.
Haydi bu sorular üzerine yoğunlaşalım.
Bende bunlara kısmen cevab vermekle beraber, yoğunlaşarak haftaya bu soruların cevaplarını vermeye çalışacağım.
Sizler de düşünün ve bu sorunun cevabını hep beraber bulmaya çalışalım, bunu birlikte yapalım.
T.K. @kul6303839