Yıl 1929, Tevfik Rüştü Aras dönemin Dışişleri Bakanı Moskova'ya gidiyor, gidecek, gitmiş. Yani dönemin Cumhuriyet Gazetesi sahibi Yunus Nadi, öyle biliyoruz. Şimdi sabahleyin tabi gazete basılıyor, harf İnkılabı da yeni olmuş. Tevfik Rüştü Moskova'ya uçtu diye manşet atacaklar. Böyle planlamışlar böyle de atılmış manşet. Fakat eskiden matbaalarda harfler elle dizilirdi. Yeni de harf inkılabı olmuş yeni harfe geçilmiş oradaki bunu düzenleyen arkadaş veya kasıtlı mı yaptı afaki mi oldu resen mi yaptı bilmiyoruz da. Tevfik Rüştü Moskova'ya uçtu derken Rüştu diye bir ihtimal bulmuşlar Ü’yü bulamamışlar. Bu da R yerine P koymuş. Tevfik Puştu Londra'ya uçtu. Gazete çıkmış, basılmış kimse dikkat etmemiş buna. Gazi'de sabah kahve içiyor tabii Çankaya'da. Yunus Nadi bunu görünce eyvah demiş kelle gitti bizim. Hemen Çankaya'dan bir randevu almış. Ezile, büzüle, zor bela Gazi Mustafa Kemal'in huzuruna çıkmış.

Tabi bir hata var burada yani. Dışişleri bakanına öyle denir mi? Paşam işte nasıl hitap ettiyse zabıt kâtibi değildik yani pişmanlığını ifade edecek vücut diliyle ağız diliyle de. Mustafa Kemal Atatürk sabah kahvesini içiyor gazetede önünde demiş ki; “dertlenme çocuk ara sıra da doğruyu yazın gazeteler ara sıra da doğruyu yazacak” diyor.

Şimdi devletimize, milletimize, ümmetimize, rıza-i ilahi noktasında hizmet eden tüm büyüklerimize, ecdadımıza Allah şu günleri rahmetiyle muamele eylesin diyelim büyüklerimizi analım. Biz gazinin hoşgörüsünü şu anda insanlarda görmek bilmek mümkün mü bilmiyorum ama bir AK Parti seçimi var. İl başkanını seçecekler. Dedik ya bu kadar bulanmadı, bu kadar sulanmadı, bu kadar enaniyet bu kadar ben, olan biz değil de benim olan, benim olacak olan kavgasına girilmemişti. Dün bir haber aldık, bugün de geçerli bu haber bir değişim yok. Ama haber almadan evvel Ankara'da burada, ben ve enaniyetin gerçekleşmesi hesapların tutması adına çağrılmayan adam kalmadı düzce teşkilatında. Gecenin saat birine kadar adam kaç tane adam dinlediler saatlerce. Yetmedi Ankara'ya çağrılmayan adam kalmadı. Dert ne? Bir koltuk. Ne kadar acayip… En son gidenler gelenler oldu. Kimler Ankara'ya gitti? Dursun Ay’dan Recep Albayrak'a kadar İbrahim Bilgin'den birkaç tane daha isme kadar Ankara'da genel merkezde dinlendiler. Aslında bu hali şuna benzetiyorum ben. Allah rahmetiyle muamele etsin Necmettin Erbakan hocamız 1960'lı yıllarda girdiği milli görüş hareketinde 35 sene mücadele verdi ama anlatamadı bu mücadelenin ne olduğunu. Ama 1997 yılında ki seçimlerde Merve Kavakçı'nın başörtü ile meclise girmesiyle beraber 35 saniyede Türkiye'de 35 senede anlatamadığını anlattı.

Ecevit, gene Allah bildiği gibi ameliyle muamele eylesin de burası devlete meydan okunacak yer değildir dedi. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde seçilene başörtülü, başörtüsüz herkes oy verdi ama temsil noktasına baş örtülülüğe tahammül edilemedi o gün.

Şimdi bunu buradan bağladıktan sonra Düzce'deki yıllardan beri süre gelen siyasette Mustafa Keskin'de 3 tane özellik var demiştim. Arkasındayım. Bir; akçeyle işleri olmadı, iki; kavga etmedi, 3; 20 metrekare dükkanında sanayide çırağından beyefendisine kadar herkesi dinledi, halkın içinde oldu. Ama hiçbir şekilde kavgaya girmedi. Dertlenmedi mi? Dertlenmiştir. Ama gerek Mustafa Keskin gerek diğer il başkanları gerek AK Parti'de enaniyetten nefsaniyetten ve menfaatten arınmış bir şekilde dertle siyaset yapanlar 20 seneden beri anlatamadığını 24 saatten az bir süre 18 saatte Ankara Genel merkeze anlattı, anladılar. Anlamayanları da çağırdılar oradan teyit ettiler.

İki tane senaryo var. Bir; Ersin Gökçe dört yıldan beri daha önceki partinin yönetiminde yine 4 yıldan beri siyasi ve hukuk işleri başkanı Mustafa Keskin rahatsızlığında ve izne ayrıldığında iki üç defa benim bildiğim, kamuoyunda bildiği şekilde il başkanları toplantısında vekil olarak sen Cumhurbaşkanı karşısına da çıktın Parti delegasyonunun karşısına. 30 kişi var burada, 30 kişide bunun bu temsil yetkisi konusunda sorun yapmadı. Onlar biz olarak hareket ediyorlar, ettiler. Hani su akar yolunu bulur hesabı bütün temsillerde diş doktoru Ersin Gökçe siyasi ve hukuk işler Başkanı olarak, İl Başkanı vekaletiyle gitti. Buna bir itiraz yoktu zaten 30 kişilik yönetimde ve geçtiğimiz gün Sayın Düzce Milletvekili Ayşe Keşir Hanım da geldiğinde temasları beraber gittiler, beraber resim verdiler. Bunun İl Başkanı olması en azından geçiş sürecinde İl Başkanlığı olarak kısa süreli de olması daha sonra da tasarruflar dahilinde değerlendirilir diye ve tasarruf ortaya konuldu. Aman Allahım! Kıyamet koptu. Sağından solundan, havadan karadan, denizden, görünen görünmeyen bütün güçlerle beraber ortalık böyle düğün merasimi gibi yani herkes zifafa girecek damat gibi heyecandan dolanıyor İl Başkanı olacağım diye. Ne var burada? Kaç tane damat bulacağız, herkes heyecanlanıyor.

Şimdi ikinci senaryo merkez ilçe başkanı var, Hasan Şengüloğlu. Bir karar verileceği zaman bir tasarruf koyacağı zaman siyasi büyüklerim ne derse ben onu yaparım diyen bir arkadaş. Siyasi büyükleri ne derse ben ona göre karar verirler ben uygularım. Yani bir komut kademesinin bir en son neferi gibi görüp il başkanlığına talip veya bunu talip ediyorlar veya yola gir diyorlar. Şimdi ben soruyorum, ben ufak aklımda soruyorum büyük akıllara zaten biz erişemeyiz de. Ya merkez ilçede bir yönetim var, ilçe başkanı var. Burayı dağıtıyorsun şimdi dağıttın oradan birini aldın işin başına koydun.

Merkez ilçe başkanını getireceksin il başkanlığına 30 tane biziz diyen en azından 25 tanesi bir olan adamın başına getireceksin. Bu hangi siyasi akılda var? Bunu kim izah edecek? Zaten bunlar başkanlarının milletvekilliği adaylığı için rıza göstermişler. Siyasi ve hukuk işleri başkanını da dün kabul etmişler bugün onaylamışlar. Burada ki neyin derdinde? Ve bunun başına Hasan Şengüloğlu’nu getireceksin. Uyumsuz olacak ve 14 Mayıs’ta seçim var. Yeniden teşkilat kuracaksın.

 Buradan bir araba düşünün. Birine traktör lastiği takacaksınız birine taksi lastiği birine de pikap Lastiği bu araba nasıl yürüyecek? Bunun altında enaniyet var, hırs var, dünyanın sonu değil ya. Ama anlatıldığını iyi anladım. Ha sen bunlarla neden ilgileniyorsun? Düzce'de AK Parti'nin İl Başkanı Düzce'nin menfaatleri, Düzce'nin hizmeti, düzeni, hakikati noktasında çok önemli. Hepimizi ilgilendiriyor.

 İki tane senaryo var. Hasan Şengüloğlu niye çağırılıyor? Merkez ilçeyi dağıtacağız il yönetimi bir standarda gelmiş o standarttın üzerine bunu koyacağız bunları burada yöneteceğiz. Siyasetten akıl karı mı bilmem ama iki tane bir yol var. Bir gönül alma olabilir bu ve Ayşe hanımın gönlünü almak için Ayşe Hanım Hasan Şengüloğlu noktasında ve Faruk Bey bir tasarrufta bulunduğunu biliyoruz veya Mustafa Bey'e. Ersin'i seçerlerse Mustafa'nın gönlünü almak için pardon Ersin Gökçe'yi seçerlerse İl Başkanı olursa Mustafa'nın gönlü olsun diye Ersin'i çağırmış olacaklarmış. Hangisinin gönlü olacak, hangisinin gücü.

Ya bize ne size ne yani kime ne. Buradaki insanların enaniyetinin altında Düzce'yi niye meşgul ediyorsunuz. Sizin Cumhurbaşkanınız dünyada iki tane devleti bir araya getirebilecek olgunlukta ve cürette bir duruş sergileyen bir Cumhurbaşkanı var. Siz neyin peşindesiniz? Yazık hakikaten yazık yani. Bu akıllar iyi bir akıllar değil. Bu yollar iyi bir yollar değil. Fitnenin, enaniyetin, gururun, kibrin hesabın… İşin sonunda ne var biliyor musunuz? İşin sonunda şu var; şunu hiç unutmasın bu hesaplarla, bu enaniyetlerle yürüyenler Düzce'de doğmuş, Düzce'de büyümüş, Düzce'de yaşayan ve Düzce'de ölecek olan insan kriterinin haricinde insanların milletvekili, belediye başkanı, il genel meclisi seçildikten sonra seçim bittikten sonra Düzce'de Cedidiye caminin önünde çay içebileceği, cenazesinde, düğününde, bayramında, iyi gününde, kötü gününde buluşabileceği ve gezebilecek olan vekillere oy verecek. Parti işi bitti. Parti işi fazla yok. Buradan da bu kriterlerde bu değerlerde istisnalar olmaz mı Düzce'de yaşayan? Olabilir tabii ama istisnalar kaideyi bozmaz.

İnşallah önümüzdeki hafta Ankara'ya çağırılıp ve bunların Hasan Şengüloğlu ve Ersin Gökçe'nin yerine de yanına da Sayın Mustafa Keskin’de Sayın Cumhurbaşkanımız çağırmış. Bazı hesaplar hani evdeki hesap çarşıya uymayabilir, pazara uymayabilir.

Semih Cemşit bu ara geziyor milletvekili adayı ile beraber ev ev geziyor. Bu İzmir'de CHP'li bir siyasetçi bir şey paylaşmış. Zemzem ikram edeceğinize zemzem ikram edin, rakı ikramı edeceğinize rakı ikram edin diyor. Semih Cemşit bir açıklama yaptı. Bizim YD madencilik ve Düzce'deki Yığılca'da Hoşafoğlu köyünde bulunan fabrika ile ilgili İSKİ’ye görüş sorulmadı dedi.

Ama bu Çevre İl Müdürlüğü işine geldiği zaman İSKİ’ye sormadan iş yapabiliyor. Ama işine gelmedi bir işi yapmayacak ya sormadık yer bırakmıyor, her yere soruyor. Semih Bey de güzel bir açıklama yaptı kamuoyuna. Hassasiyeti için teşekkür ediyorum. Mutlak ve mutlak o bölgede gerek Gümüşova'daki kimyasal ayrıştırma tesisinde gerek fabrikanın olduğu bölgede filtresinden gazına kadar deresinden Melen’ine kadar bu araştırma yapılması lazım.

Edebi diyor Necip Fazıl edepsizden öğrendim. Neden dedim bunu? Faruk Özlü komünizmin sembolü olan, komünizmin marşı olan, ideolojisi olan, propagandası olan, bu İstiklal Marşı'na benzeyen Nazım Hikmet'in şiirlerini okuyordu. Böyle atlar geliyor gidiyor diye. Artık Nazım Hikmet'ten ve komünizmden biz anlamayız ama o anlıyormuş demek ki o bizi aydınlatıyor. Oradaki vizyon tabi bunlar, o vizyonlar önemli. Nazım Hikmet'ten Necip Fazıl'a dönmüş Sayın Faruk Özlü tebrik ediyoruz. Hele Akçakoca sahilinde yaptığı şiirler, okuduğu şiirler ve bu derlemelerle beraber ruhumuza gönlümüze hitap ediyor ama Nazım Hikmet şiirlerini daha güzel okuyor daha heyecanlı okuyor daha çok coşkulu bize mutluluk veriyor. Tabi mutlu oluyor ki veriyor ama Necip Fazıl Kısakürek'te tabi olmasında fayda var. Şiir çalışmalarını mükemmel bir şekilde mesajlarla beraber veriyor hele benim Akçakoca’ma sahillerinden barınaktan yapmış olduğu o çalışma için kendisine bir Akçakocalı olarak teşekkür ediyorum.

Pazartesi günü iki tane konumuz var. Bir; Boğaziçi Belediye Başkanı İbrahim Ercan, Faruk Özlü’nün yapamadığını yaptı diyeceğiz. İki; şu anda soruşturma altında böyle ekranlarda sinkap, küfür, kafir dümdüz giden Akçakoca belediye başkanı Okan Yanmaz ve Hakan Öztaş'ın himayelerinde olan bir Fatih Topal denilen gazeteci mi kartonpiyerci mi bir arkadaş gözaltına alındı bugün sabah saatlerinde onunla ilgili değerlendirmeleri haberin merkezinden aldıktan sonra netleştikten sonra vereceğiz.