Ölümle birlikte bu soru ile istesek de istemesek de karşı karşıya kalacağız, bu soru mutlak, Rabbin kim?

Bu mutlaklıkla beraber en azından toplumlarda bu inanış var ve uygulama bu yönde.

Çünkü her bir fert musalla taşının üzerine yatıyor ve cenaze namazında bu soru musalla taşı üzerinde yatan bu bedenlere cenaze namazını kıldıran tarafından hatırlatılıyor, bir nevi kopya veriliyor, belki unutmuştur diye, ya da bu süreci kolayca atlatsın diye.

Üstelik bu anlayış sadece İslam diyarlarında değil tüm inançların cenaze ritüellerinde kendisini buna benzer uygulamalarla, benzer musalla taşlarının üzerinde yine benzer sorularla beraber kendisini gösteriyor.

Rabbin kim?

Bu ritüeller ve algılar herkes de bizi yaratanın kim olduğu sorulacakmış gibi bir algı ve anlayış oluşturmuş ve öylece de inanılıyor, Rabbin kim?

Kolay bir soru, kolay bir imtihan, üstelik kopya çekmeye gerek kalmayacak kadar kolay bir soru ve bu soruya cevap vermek de çok kolay.

Hayır, soru bu, ama bu değil!

Soru bu, ama sorunun amacı ve hedefi bu değil, amacı bu olmadığı gibi beklenen cevapta asla algılandığı şekilde olmayacak.

Sorunun ve cevabın bizlerde bıraktığı algı hesap gününün içeriğine uygun değil, soru ve beklenen cevapta bu olmayacak, emin olabilirsiniz.

Sorunun mutlaklığı kadar, asıl olan husus bu soru tercihimizi sorgulayacak.

Sizler diyecek evet sizler?.. Yeryüzü yaşamınızda Rabb olarak kimi seçtiniz, ne adına yaşam tercihinizi yaptınız ve ne adına bu yaşamı sürdürdünüz diye amacı bu olan bir soru olacaktır.

Ve zor bir sorudur, kolay olmayacaktır, kopya ile de geçiştirilecek bir soru-cevap da değildir.

Cevap, mutlaka karşılığı olan bir cevap olacaktır.

Bu sorgulama ve soru, yaşamı ve yaşanılanları unutturacak kıvraklıkta ve hilekar bir soru ve cevap şeklinde olmayacaktır.

Soru yeryüzü yaşamı sonrasını değil, yeryüzü yaşamını ilgilendiren bir soru olacaktır.

‘Rabbin kim?..’ derken, seni buraya getiren, karşımıza çıkaran kim, kim adına burada bulunuyorsun ve beraber yol yürüdüğün kim veya kimler.

Ve en can alıcı noktası, kimin adına hesap vereceksin ve bu ‘kim’ler nerede ve her halukar da senin yanında duracaklar mı?

Hadi çağır gelsinler.

Sana Rabblik yapan bu kimler, kimmiş görelim, hadi çağırın gelsinler.

Ve gelemeyecekler, gelmeleri de mümkün değil, çünkü onlar da aciz birer varlık olarak senin hayatında yer almış ve bu soruya muhatap olacak ve bu soru karşısında biçare kalacak varlıklardır, onlara da sorulacak, Rabbiniz kim?

Ve onlar da senin gibi cevap arayacaklar ve kendilerine soracaklar… Bizler kimiz, kendimize ve başkalarına niye zulmettik.

Bizler de aciz birer varlıklar iken, neden böyle bir işe kalkıştık, neden bizimle beraber akılsız bu güruhu uçuruma sürükledik, neden?

Ama cevabı ritüellerdeki gibi kolayca veremeyecekler.

Hadi gelin bu soruyu musalla taşı üzerine yatırılmadan önce, kendimize samimi bir şekilde soralım.

Rabbim kim?

Bunun cevabını arayalım.

Bizleri terbiye eden, eğiten, ahlakımızı oluşturan, davranışlarımızı şekillendiren, hayat gayemizi ve hedeflerimizi şekillendiren kim ve bunların bize faydası ne ve en sonunda kendilerine faydaları ne?

Gelin buna doğru bir cevap bulalım ve kopyaya gerek kalmadan üstelik yanlış kopyaya ihtiyaç duymadan bu soruyu cevaplayalım.

Rabbim sensin ve senin terbiyen ile terbiyelendim ve bu terbiye ile yaşamımı sürdürdüm ve sonun da bu terbiye ile karşına çıkıyorum...

Ve gür sesle Rabbim sensin diyelim.

T.K. @kul6303839