Düzce’nin çok güzel insanlarından bir tanesi bugün ahirete intikal etti. İsmail Aksan kardeşimize Allah rahmeti ile muamele eylesin. İsmail Aksan gibi yaşadı, İsmail Aksan gibi vefat etti. Benimde çok yakın dostumdu Allah sevenlerine sabırlar versin.

Çarşamba günü Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ile ilgili bir değerlendirme yapmıştık. Belediye Başkanı Faruk Özlü’nün Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği üyeleri ile beraber Mutfak Sanatları Merkezi’nde bir kahvaltı veya bir yemek veya bir organizasyonda propaganda yapmak, kendini anlatmak, uzlaştırmak, birleştirmek, hoş görmek, kabul etmek neyse bu gerekçelerle bir görüşme yaptığını ve bununda yanlış olduğunu söylemiştik. Kime göre yanlıştı bu? Tüm AK Parti Teşkilatları, AK Parti’ye gönül verenler ve muhafazakarlar, dindarlar, inanlar, herkes bu işten rahatsız olmuştu. Rahatsız olmayan, tebrik eden varmış. Kim etmiş? Ragıp Gökasaoğlu tebrik etmiş. Çok güzel iş yaptınız falan. Ulviye Dikmen vardı o da tebrik etmiş.

La İlahe İllallah Muhammed-en Resulullah diyen, inan Müslüman bundan niye rahatsız olsun. İnsanlar birbirlerini anlamalılar, değer vermeliler. Eyvallah tamam. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı bir Türkan Saylan vardı biliyor musunuz?  Bu Türkan Saylan biz asılız evet. Bizim istemediğimiz hiçbir şeyin bu ülkede olması mümkün değil diyen bir Türkan Saylan vardı. Şu anda Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği veya yapısı veya lobisi veya teşkilatı bu yolda. Biz çocuklarımızın sıralar üstlerinde, kızlarımızın, erkeklerimizin namaz kılmasını değil, bale yapmasını istiyoruz diyen Türkan Saylan’ın Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nden bahsediyorum.

Kim bu Türkan Saylan denen kişi? Öldü gitti Allah ameli ile muamele eylesin. Cehennemin ateşlerinde yansın diye andığım bir insan. Niye öyle diyorsun? Müslümana rahmet okunur. La İlahe İllallah Muhammed-en Resulullah diyene rahmet okunur. Annesinin ismi Lili Raymen diye bir kadın. Türkan Saylan 1935 doğumlu. Türkan Saylan doğduktan sonra, Leyla ismini alıyor bu kadın. Lili. Nüfus kayıtlarında İngiltere ve bir de Katolik, Hristiyan bu kadın. MİT raporlarına giriyor bu Türkan Saylan. Milli İstihbarat Teşkilatı’nın raporlarına giriyor, bu enformasyon edildi her tarafta var. Devletin Milli İstihbarat Teşkilatı tespit etmiş. Demiş ki, ‘Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve Türkan Saylan Vatikan odaklı misyonerlik ve Hristiyanlığı yaymak için çalışan bir yapı’ demiş. Bu kadar net… Bu hanımefendi Cumhurbaşkanı muhtar bile olamaz dedikleri o günlerde, YÖK Üyeliğine atandı bu hanımefendi. Bu ateşi bol olasıca Türkan Saylan. Burada İslam, başörtü düşmanlığını kükreye kükreye, titreye - titreye, kusa kusa, ağzı burnu köpüre köpüre bunu söyledi. Bir AK Parti veya Cumhurbaşkanı, bu milletin evlatları muhtekir olmak adına iktidara geldiğinde şunu dedi; Bizim onaylamadığımızı çoğunlukta olsalar onaylayamazlar, takbih edemezler. Siz kimsiniz? Lili olup da, Leyla olan Hristiyan gibi inanan, Müslüman gibi veya demokrat gibi görünen.

Bunların bir özelliği daha var; bunlar, bu yapı Türkan Saylan ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği misyonerlik üzerine çalışan bir yapı. Aleni çıksınlar biz Hristiyan’ız desinler, eyvallah bize ne? İnsanın inancından bize ne? Ama Müslüman gibi görünüp de, Hristiyan gibi inanmak rahatsız olduğumuz şey o. Kaldı ki Meclis de bu kadın Müslüman gibi görünen, Atatürkçü gibi görünen, ama Hristiyan anneden doğup da, doğduğundan bir gün sonra Leyla olan misyoner kadının, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde başörtü konusunda bir düzenleme yaptığında ‘utanıyorum bu meclisten’ dedi. Tabii ki utanacaksın sen bu meclisten.  Sen bu meclisten utanacaksın tabii. Bu meclis; milletin iradesini temsil etmeye başladı. Sen tabii utanacaksın, rahatsız olacaksın. Sen rahatsız olmazsan sorun var. Hepsinden önemlisi şu; bunlar kuzu postuna bürünmüş kurt misali Atatürkçülüğü ve laikliği üstlerine post yapıp kendilerini kamufle edip, bu iki minvalle, bu iki değerle veya bu iki güçle bu memlekette Hristiyanlığı yaymak Müslümanları ve inananları rencide etmek üzerine Vatikan tarafından görevlendirilmiş, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinde faaliyet gösteren bir yapı. Bunların hoşgörüsünden ne olur, muhalefetinden ne olur, gücünden ne olur, anlayışında ne olur ya sayıları ne?

Çünkü bunlar bitti. Hani dedi ya biz çoğunluk ne olursa olsun biz bu ülkede ne dersek o olur diye, bitti o günler. Bu milletin evlatları iktidar oldular, muktedir olamadılar, ama 15 Temmuz'dan sonra hem iktidar oldular, hem muktedir oldular. Şimdi ben soruyorum. Bu kadar emin misin eminim. Bir şeyden daha eminim. Düzce'de istihbaratın yapmış olduğu çalışmada, 20’nin üzerinde şapel olan ev var. Şapel ne? Bizdeki mescit. Karşılığı ne? Hristiyanlıktaki ibadet yeri. Bunlar bizim içimize giriyorlar, belki camiye de geliyorlar, belki cemaate de geliyorlar, belki Cuma’ya da geliyorlar, belki cenazeye de geliyorlar. Müslüman gibi görünüyorlar ve demokrat böyle kendilerine farklı bir siyasi görüşte belirleyebilirler bilemiyoruz, ama evine gittiği zaman istavroz çıkarıyor bunlar. Düzce'de var mı? Var… Ben merak ediyorum Faruk Özlü'nün yemeğine katılanların içindeki isimlerde var mı acaba? istavroz çıkaran, evlinde şapel olan. İhtimal dahilinde mi? Evet dahilinde. Yürekleri yaktınız Faruk Özlü. Şimdi iktidar ve muktedir noktasında olan, güç olduğunuz zaman, işinize gelmeyen adamları itibarsızlaştırma adına, güçsüzleştirme adına,  müptezelleştirme adına dün A dediğiniz eve, bugün iyi dediğinize kötü, aaa yanılmışım, bu ne biçim şeymiş deme oyunları da olabilir. Çiğ yiyenin karnı ağrır, yemeyenin ağrımaz. Yürekleri yaktınız dedim ya, burada Faruk Özlü'nün açıklama yapması lazım. Yapmış kendine göre birkaç kişiye. Ben Ragıp Köseoğlu'nun da siyaseten bunu dediğini zannediyorum. Yani çok beğendim, bu organizasyonu tebrik ederim dediğini düşünüyorum ama şundan emin olun. Faruk Özlü, size oy veren, size destek veren, duasıyla, secdesiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan'a dua eden, size dua eden, bu memleketin, bu milletin, bu devletin, bu ümmetin dertleriyle dertlenip de sabahları dua eden insanların gönlünü yaktınız, kalbini kırdınız, size oy veren insanlara özür borcunuz var. Ödersiniz ödemezsiniz, onu da siz bilirsiniz. Bunları Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan biliyor mu? Öğrendi… Çünkü bu millette güç ve iktidar sahipleri,  devletin makamlarında kendilerini devlet noktasına koyuyor, ama Ak Parti'den ziyade benim için parti fazla da önemli değil, dava adamının gönül adamının partisi olmaz. Cumhurbaşkanının bu milletin gönlüne dokunduğunu çöpçüsünden, genel müdürüne kadar, delisinden velisine kadar, iletişim halinde olduğunu unuttu bunlar. Başarının sırrı buydu, zaten gene devam ediyor. İnşallah bu konuyla ilgili Türkan Saylan'ı anlattık, arkadaşlarımız da Saylan ile ilgili ÇYDD ile ilgili güzel bir dosya hazırlıyorlar. Öncü'den devam edebilirsiniz.

Gelelim dipnota. Üniversite bölgesiyle ilgili garsoniyer evlerden bahsetmiştik. Bakınız, zengin züppeler var, kart zamparaları var, kızı yaşında, torunu yaşında insanların acziyetinden kızlarımızın, üniversiteye gurbete gelen kızlarımızın acziyetinden, mahcubiyetinden veya zafiyetinden faydanalım, onlara ev tutup imkan sağlayıp onları heva ve heveslerine kullanan onlara gayrimeşru şekildeki olan bütün elementleri taşıma göreviyle çoluk çocuk peşine giden insanlarla Düzce'de imtihan oluyoruz. Bir arkadaşımız bir hadise anlattı. Baba oğul aynı duyguyla aynı tutkuda aynı noktada bir iletişim ve ilişki yaşayacak kadar bu iş çığrından çıktı.

Yorumlar kısmında bize birçok isimler geliyor. Öncü'nün biliyorsunuz haber yorum kısmında birçok isimler geliyor. İnan utanıyoruz, sıkılıyoruz, inan, aaa bunlar mı diyoruz, nasıl olur diyoruz, ben burda insanların dünya ve ahiretlerini ordaki kızlarımızın geleceklerini kurtarma adına mücadele içindeyim. Bu zafiyetleri içine düşmeyin. Güzel kızlarımız, hanım kızlarımız, okuyun, en güzel şekilde hayatınızı istikbal edin. Bir de fakirin, mazlumun, garibin, çaresizin ahından zevk malzemesi olarak çıkarmayın ey para sahipleri. O para da sizi çarpar, o güç de sizi çarpar. Çok kötü bir durumla karşılaşırsanız işin sonunda burada böyle üstü kapalı söylemekle beraber artık mutlak ve mutlak bir çözümler olmadığı zaman bundan sonra  gemi azvayı alacağız, kelleyi koltuğa alacağız, kefeni giyeceğiz, isim isim ifşa edeceğiz. Bir tane iki tane ifşa olduktan sonra mutlaka bize bir tepki ve tansiyon gelecek ama ne olacak ondan sonra da ne olacaksa olsun, niyet hayır, akıbet hayır. Hani diyor ya büyüklerden bir tanesi hayat niyetle nasip arasında yaşanır. Niyetinde ne varsa nasibinde o var. Hayır niyetli, hayır nasipli günler diliyorum."