Ey Gazzeliler!
Yaşadığınız zulümler bitsin diye, sizin adınıza boykotlar yapıyoruz, evet sizin adınıza dualar ediyoruz, zaman zaman fırsat buldukça!
evet fırsat buldukça sizin adınıza cılız da olsa yürüyüşler de yapıyoruz.
Bu yürüyüşleri yapar iken, yine sesimiz ve nefesimiz kesilmesin diye, bundan fedakarlık yapmadan, ürkerek bu cılız adımların yanında cılız sesler çıkarıyoruz, tabii ki her zamanki gibi etkisiz, klasik, itici sloganlarla.
Sadece dostlar alışverişte görsün diye.
Evet hiç bir şeyden fedakarlık yapmadan bu yürüyüşü yapıyoruz, öyle ki zamanımız kaybolmasın, işimize engel olmasın diye cumartesi akşamı, maddi kaybı olmayan bir gün ve saatte, üstelik iblisin kutsal gününde bunu yapıyoruz.
Burda bile menfaatçi davranıyoruz.
Sahada değil sanal dünyada, vicdanlar da değil nefis dünyasında, gerçekler aleminde değil rüyalar aleminde, üstelik şov yaparak!
Herkesin gözlerini boyayarak bunu yapıyoruz.
Sizlere acımasızca bu zulmü yapanların ticaretlerini sekteye uğratmak için, gavurun malı diyerek, hemde avazımız çıkana kadar bağırarak bunu yapıyoruz.
İşin cazgırlığını yaparken, bu cazgırlığın yanında kendi reklamımızı da yapıyoruz.
Onların ürünlerini almıyoruz, almadığımızı düşünerek yapıyoruz, evet zannediyoruz.
Öylece de mutlu oluyoruz.
Ama yine sistemin içinde, başka bir marka ürünü alarak, bazen de gizleyerek, cıvık davranışlar içersinde aynı ürünü alarak, nefsimizin isteği olan ve ısrarla arzuladığı elmaları almaktan vazgeçmeyerek bunu yapıyoruz.
Ama aynı zamanda da yine cıvıkça bir davranış ile sözde almama tercihini gerçekleştirerek kendimizi ve sizleri kandırıyoruz, kandırdığımızı sanıyoruz.
Ama asla sistemin dışına çıkarak orada mücadele etmeyi orada yeni ürünler çıkarma riskine ve fedakarlığına girişmiyoruz.
Elmayı ısırmaktan asla ama asla vazgeçmiyoruz, bu ağaçtan inerek başka ağaca yönelip ordan başka bir meyveyi ısırmayı tercih etmiyoruz, edemiyoruz.
Yine aynı ağaçda kalarak, başka bir daldan başka bir elmayı kopararak bunu yapıyoruz.
Aynı kökte kalıyoruz.
Bunun sonuç vermediği gözümüzün önüne gelince de, nereye vardığını bilmediğimiz ve bulamaç çorba gibi yaptığımız dualarla sizleri kurtaracağımızı düşünüyoruz.
Sahtekarca, timsah gözyaşları ile, kimi aldattığımızı düşünmeden, cenneti satın alma tırnakçılığı ile, salya sümük ağlayarak, hayır ağlamayı da beceremeden bu tırnakçılığı yapmaya çalışıyoruz.
Bitmez tükenmez bilmeyen ihtirasçı duygularla.
Peki ne oluyor?
Gerçekten, bunların zulmü engellemeye etkisi var mı?
Bunun cevabını sizlerin vicdanına ve fıtratınızın sesine bırakıyorum.
Ama ben, evet ben!
Zaman zaman bir kenara çekilip ağlıyorum ve kendimi protesto ediyorum, kendimi boykot ediyorum.
Bu aldatıcı sistemin içinde, sistemin bir çarkı olarak, isteyerek veya istemeyerek yer aldığım için, kendimden sıkılıp, utanıyorum.
Sıkılıyorum, evet çok sıkılıyorum.
Rabbimin karşısına çıktığımda nasıl cevap vereceğim diye düşünüyorum.
Bana sorduğunda…seni ne alıkoydu da bu çarkın dışına çıkamadın, Gazzeliler gibi vekil olarak beni tayin edemedin diye sorduğunda, cevabım olmadığı için kahroluyorum.
Onun için ilk önce, kendimi boykot ediyorum.
Duruşumu boykot ediyorum, davranışlarımı boykot ediyorum, hilelerimi boykot ediyorum, tatmin olma duygularımı boykot ediyorum, gelecek kaygılarımı ve hedeflerimi boykot ediyorum.
Benim bu şekilde kendimi boykot etmem, İnsanın kendisini boykot etmesi….nasıl bir durum ve neyi ne kadar değiştirir?
Gazze’de yaşanılan acıları hafifletir mi?..onların makus tarihini değiştirir mi?
İnsanlığın gelmiş olduğu şu an ki durumu değiştirir mi?
Bu soruların cevabını bulmam gerektiğine inanıyorum.
Bunun için çabalıyorum.
Buna cevap vermek gerçekten güç ve karmaşık bir durum olmakla beraber, evet ilk önce insanın kendisini boykot etmesi gerekiyor, değişimi kendisinden başlatması gerekiyor
Değişim gerçeği, bu gerçeklik, ancak nefsi yenilgiye uğratmaktan geçiyor.
Bu ise insanın ilk önce kendisini, bitmez tükenmez arzu ve isteklerini boykot etmesi ile mümkündür.
Bunu ben yapabilir miyim, zaman zaman kendime soruyorum, cevabım evet olmakla beraber, bir türlü cesaretimi toplayıp üzerine gidemiyorum.
Ve insanoğlu!..
evet ben, kolaycılığa kaçarak, hedef saptırarak, başkalarına sataşarak, hakaret ederek, küfrederek, bu gerçekliği gizliyorum, kendi sorumluluğumu ve ödevimi başkalarının sırtına yükleyerek burdan sıyrılcağımı düşünüyorum.
Cıvık bir tavır ile.
Değişimi ve aksiyonu hep başkasından bekliyorum, bunu böyle beklediğim için hep sabit duruyorum ve sadece gelişen olayları evet sadece seyrediyorum.
Utanmadan, sıkılmadan.
Cılız bir duruş ile.
Önümüze konulan altın buzağıya yönelmeyi ve ondan beklentilerimizi terketmemiz gerekiyor.
Bu terk ediş olmadığı müddetçe, iblis kendi hedeflerine ulaşmak adına, eylemlerinin dozajını artırarak saldırılarına devam edecektir.
Ve bunu yapamama kaygısı taşımadan ısrarla hedefine doğru koşacaktır.
Evet hayallerimizi, bu buzağı üzerine kurmamamız gerekiyor.
Onun ihtişamlı görüntüsü, bizleri bizlerden alıp götürmesine izin vermememiz gerekiyor.
Yürekli ve onurlu bir davranış sergilememiz gerekiyor.
Gelin fıtratımızın sesini dinleyerek, nefsimize hoş gelen ve bizleri esir alan, özellikle bizleri esir almak için önümüze konan ve bizleri etkileyen buzağıları elimizin tersi ile iterek boykot edelim.
Ve sonrasında tekmeyi atmak için buzağıyı önümüze koyanların kurmuş oldukları sistemin üzerine üzerine giderek tekmemizi atalım.
Gelin harekete geçelim.
İlk önce kendimizden başlatayarak bu hareketi başlatalım.
Sonrası mı?… emin olun kendiliğinden gelecektir, yeterki cılızlığı ve cıvıklığı terkedelim.
T.K. @kul6303839