Hafta sonu Cumhuriyet Halk Partisi’nin liderliğinde veya girişiminde, il teşkilatının öncülüğünde bir yürüyüş yapıldı Anıtpark’tan belediye binasına…

CHP’NİN YÜRÜYÜŞÜ CİDDİYE ALINMADI


“Binamıza dokunma, kime sordun, bize sordun mu?” dediler. Arkadaşlar da bunu haber yaptı. Haber yapınca, 150-200 kişi, ne kadar polis, ne kadar yetkili var bilmiyoruz da öyle ciddi bir katılım olmadığı görüldü. Biz de bunu yazınca bize özelden, genelden, farklı yerlerden “CHP yarın iktidara geliyor, siz niye böyle yapıyorsunuz?” Diye aba altından sopa gösterir gibi birileri bir işgüzarlık yapmış.


ORADA BİNLER VARDI DA ÖNCÜ YÜZLER Mİ YAZDI


Orada bin 500, 3 bin veya 15 bin kişi vardı da biz 150 kişi var diye mi yazdık? Yok. Arkadaşlarımız tespit etmişler, bunu da herkes ve Düzce kamuoyu gördü. Burada eksik olan şu: Yani Cumhuriyet Halk Partisi geleneğinde eleştirilere açık olmak var.


Yapılan herhangi bir eğri işin veya olumsuz bir durum iç mekanizmalarda eleştiriye açık bir kişiliğini biliyoruz. Talih Özcan o yürüyüşte yoktu. Hani sokaktan gelen insanlara dokunan, muhabbetle yaklaşan, Düzce’de “ithal mi, yerli mi” kavramlarını alt üst eden bir Talih Özcan var. Böyle halk tipi milletvekili, halkın her zaman dokunduğu, gördüğü milletvekili yoktu. Olup olmaması elbette onların takdirinde. Ama biz diyoruz ki bunu neden bir eleştiri olarak kabul etmiyorsunuz da böyle sıradan iktidarlar gibi aba altından sopa gösteriyorsunuz veya öyle bir eyleme giriyorsunuz?


Kendinizi yenileyin. 150 kişi değil de 3 bin kişi çıkın oraya. Bir de bina yıkılacak bütün her şey bitmiş, hani gelinin kına gecesi gelmiş, yarın düğün olacak “E bu düğün olmasın!” Bitmiş iş, iş bitti o zaman zaman neredeydiniz? Yani siyasetin bir okulu yok yaşayarak öğreniyorsunuz.


“Yanlış hesap doğru sonuç” muhabbetiyle veya denklemiyle baktığınızda, zaten yıkılacak bina. Yani bu bina zaten yıkılmaya başladı. Süreç içinde yapılacak bir yürüyüşü, düğün günü veya bayram günü olmaz diyorsun. E siz siyaseti bilmiyorsanız biz ne yapalım arkadaş?


Yani birileri gibi eleştirilemez mi olmalısınız? Cumhuriyet Halk Partisi il yönetimi yeni seçildi, hayırlı olsun. İnşallah Düzce siyasetine faydalar sağlar.


DÜZCE AK PARTİ İL BAŞKANLIĞI İÇİN 3 İSİM KONUŞULUYOR


Siyasetten girdik, siyasetten devam edelim. Şimdi düğün yok, bayram yok, “eniştem beni neden öptü” diye bir tabir var bizde. Yani bugünlerde sıcak bir gündem var Düzce’de. Her ne kadar doğru bilmiyoruz. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz, dumanın çıktığı yere bakarsanız burada bir il başkanlığı tartışması var.
AK Parti’nin il başkanlığı tartışması. Şimdi merkez ilçe başkanlığında il başkanlığını beklerken, il başkanlığı açıklandıktan sonra merkez ilçe başkanlığından istifa eden, listede ikinci sırada olup, milletvekili listesinde üçe dayanılan bir Hakan Bey var. Hakan Kuşçuoğlu bekliyor il başkanlığı için adı geçiyor AK Parti’nin il başkanlığında.


Has Parti ile yola çıkıp daha sonra AK Parti ile birleşen güruhun temsilcisi Kızılay Başkanı Halil Aydın var. Halil Aydın’ın da ismi AK Parti il başkanlığı için geçiyor. Bir de mutlak itaat ve itimat noktasında siyasi partilerde ve siyasette tecrübesi çok olan eski Baro Başkanı Ali Dilber.

Bu üçlünün üzerinde bir değerlendirmelerin olduğu söyleniyor. Peki, mevcut il başkanı yok mu neden bunu söylüyorlar? Demek ki bir il başkanları üzerinde tasarruf da Düzce’ye dokunuldu. Bu üç tane isimde gündemde. Bir tanesi il başkanı olabilir diye bir söylenti var.


Şimdi Hasan Şengüloğlu için bir iki ay içinde değerlendirme yapılacağı, belki bizim telaffuz edemediğimiz, bilmediğimiz başka isimler de vardır ama AK Parti’nin Düzce il başkanlığı için üç tane isim geçiyor, değerlendiriliyor ve kulisler çok sıcak gidiyor.


BİR YERDE ATEŞ YANMIŞ DUMANI ÇIKIYOR


Ha, bunlar belki bir mahülya olabilir, belki bir iddiadan ibarettir, belki hiçbir şey gelişmeyebilir. Ama bugün bu üç isim Düzce’nin siyasi kulislerinde, kafelerinde, dedikodu yerlerinde, çay ocaklarında veya siyasetin konuşulduğu neresi varsa ve orda konuşuluyorsa, o zaman bir duman, bir ateş var bir yerde. Duman geldi, dumanı gördük pus pus geliyor. İnşallah hayırlara vesile olur.


Ama burada bir ateş yanmış, belli. Yani Düzce değiştirilecek iller arasındaydı, daha sonra çıktı. Biz ondan geri kaldık. ‘Bunu merak edenlere selam söyleyin’ diyenler de var. İşin püf noktasında çok şeyler var. Zaman içinde bunları konuşuruz ama üç tane ismi Düzce’de konuşuluyor.


MÜFTÜ FETVAYI VERİR


Bir de bu Pırpır Köyü Camii ile ilgili bir şeyler söylemiştik. Şimdi telefonu açan bize “ne kadar etik, ne kadar değil” gibi bir şeyler söylüyor. Şimdi birileri devreye girdi: “Gelin görüşelim.” Bir görüşme de yok.


Canı sıkılan telefonda, örneğin bir tanesi Ahmet Kavas. Ahmet Kavas: “Bu senin söylediğin gibi değil, bu işi düzeltmen lazım.” Başka bir yerden biri arıyor. Peki az dur! Ey Ahmet Kavas, sen köyde marketçilik yapıyorsun. AK Partili ilçe yönetim kurulu üyesisin. Önce köyün arazisine, köyün mülküne, köyün hazine arazisine bir işgalin var onu bir bitir. Ondan sonra bize bir anlat, kime ne anlatacaksan.


Kaldı ki bu işin çözümü ben değilim. Medya da değil, sosyal medya da değil. Adam bir şey yazmış, buranın mülki idare amiri kaymakam var, buranın şehrül emini belediye başkanı var. İki tane makamda toplanıp da bir cemiyet kurulup bu işin çözülmesi lazım. Bunu ben ne buradan konuşarak çözebilirim, ne Ergün Bey sosyal medyadan yazarak çözebilir.


Ben yine iddia ediyorum, yine söylüyorum: Düzce müftüsünün bu konuda açıklama yapması lazım. Bu camide yapılan tantana var ya insanların “haklarını alamadık, veremedik, benim hakkım var, dedemin hakkı var, nenemin hakkı var; ben bunu istiyorum” deyip de yapılan camide namaz kabul olur mu, olmaz mı, onu da bilmiyoruz tabii.


HİKAYE ANLATMAYIN HELALLEŞİN BİTSİN BU MESELE


Başta şehrül emin belediye başkanı ve kaymakam, çok gezmeyin kafelerde, Alaçatı’da, orada burada, ama önce bu işi çözün. Ben çözüm makamı değilim, ben sadece dillendiririm.


Burada bir mesele var, mesele buraya kadar gelmiş. Birisi feryat etmiş, anlatmış, isyan etmiş, sitem etmiş. Bu kişiyle insanlar yeterli diyaloğu kuramamış, helalleşememişler, bütün fatura Öncü’de “Sadullah sen bu işi etik yapmadın” Hadi oradan ya! Siz önce kendi işinizi yapın. İnsanla bir helalleşin. Eksik, fazla, doğru…
Adam desin ki aynı paylaşımı yapsın: “Ben hakkımı helal ediyorum kardeşim, dedemden, atamdan kalanı” diye ondan sonra bildiğiniz gibi yapın. Ondan önce anlatılan her şey hikaye.

Hoşça kalın, dostça kalın Allah’a emanet olun.

KÖŞE YAZISININ VİDEOSUNU İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN